Selamun aleykum... Görüşmeyeli nasılsınız? Ben iyiyim İstanbul'a geldim. Geldiğim gibi de hasta oldum. Sanırım hava değişikliği yaramadı. Neyse zavallı ben size çok mükemmel bir bölüm yazmıştım. Bilgisayara kaydettim. Ama şimdi bulamıyorum. Anlayacağınız bölümü iki kez yazmak zorunda kaldım. İkincisi ilki kadar içime sinmedi ama umarım beğenirsiniz. Bir de araya medya eklemek istiyorum. Ama bazı okuyucular öyle yaptığım zaman yazıların bozulduğundan şikayet ediyor. Bu yüzden eklemiyorum. Çok konuştum yine 😁 iyi okumalar...
Küçük bir ricam olacak. Lütfen okuyanlar hayalet olmayı bırakıp kendini belli etsin. Ayrıca tanıdıklarına önermenizi de istiyorum. Şimdiden Teşekkür Ederim... 💛❤
*
Yazar: Meh-Pare
Bölüm: 43(Kıskançlık Damarı...)Hayat beklemediğimiz anda beklemediğimiz sürprizler yaparak bizi şaşırtır. Zümra uzun yıllardır Yiğit'i yüreğinde yaşatıp, acısı ile tatlısı ile onu yüreğine kabul etmişti. Şimdi ise yaşadığı sessiz yürek fırtınasından sonra berrak güneş sabahını aydınlatıyor içini ısıtıyordu.
Sabah uyandığından beri etrafında dört dönen genç adamı biraz şaşkınlık biraz da muziplik ile izliyor. Allah affetsin diyerek bayağı bayağı uğraştırıyordu onu. Belli ki sabrının sınırını ölçüyordu.
Yiğit ise onun her dediğini ikiletmeden yerine getiriyordu.Elinde tepsiyle odaya giren genç adama bakıp yattığı yerden doğruldu.
-Dur ben kaldırırım ayağına bir şey olmasın, diyerek elindeki tepsiyi yatağın kenarına bırakıp genç kızın dik oturabilmesi için sırtına büyük bir yastık yerleştirdi.
-Rahat mısın?
-Evet.
-Hadi bakalım çorbayı içtikten sonra ilaçlarını alacaksın, diyerek tepsideki kaşığı alıp kaseye daldırdıktan sonra Zümra'ya doğru uzattı.
-Tamam Yiğit ver bana ben yerim. Ayağımı kullanamıyorum sadece. Ellerim sağlam, diyerek kaşığı uzansa da genç adam onu durdurup,
-Ben yedireceğim! Diye kesin bir dille söyledi. Zümra ona dudakları şaşkınlıktan aralanmış şekilde bakarken bir kaşık çorbayı dudaklarına götürdü.Sessizlik içinde bir süre çorbayı içti. Yiğit onu ilgiyle izlerken, genç kız hafif pembeleşen yanaklarıyla ondan gözlerini kaçırıyordu.
-Bitti. Hadi ilaçlarını da iç bakalım, diyerek iki hap ve suyu uzattı.
-Teşekkür ederim. Zahmet oldu.
-Saçmaladın şimdi. Hadi uzan sen bende mutfağı halledeyim, diyerek odadan çıktı.
O gittiği gibi genç kız üzerinden ince çarşafı kaldırıp doğruldu. Tuvalete gitmesi gerekiyordu ancak bunu Yiğit'e asla söyleyemezdi.Tek ayağı üzerinde doğrulup duvara tutarak, seke seke, odanın içindeki banyoya ilerlemeye başladı. Ancak daha ulaşamadan odaya giren genç adama yakalandı.
-Ne işin var ayakta!
-Şey... Ben...
Parmağıyla kapıyı gösterdiğinde başını başka yöne çevirmişti.
Yiğit onun utangaç tavırlarına gülümseyerek karşılık verdi. Yanına ilerleyip tek hamlede onu kucağına aldığında banyonun kapısını açıp yere bıraktı.
-İşini bitirince seslen, diyerek dışarı çıktığında Zümra utanç içinde başını nereye gömeceğini düşünüyordu.Çekinik hareketleriyle kapıyı araladığında genç adam ona yaklaşıp tekrar kucağına aldı. Zümra onun kendisini yatağa götüreceğini düşünürken odadan çıktıklarını fark edince şaşkın halde,
-Nereye gidiyoruz? Diye sordu. Sabahtan beri şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı.
-Sürpriz!
-Bari yatağı toplasaydın!
-Ne gerek var akşam tekrar bozulacak nede olsa.
-Tam bir erkek kafası işte!
-Erkek değil miyim ben! Kız kafası taşıyacak halim yok ya!
Genç adam onu evin bahçesinde yere bıraktı.
-Bekle burada. Sakın kıpırdama! Ayağını da yere basma geliyorum ben hemen! Diyerek evin arka tarafına doğru ilerledi. Geri geldiğinde yanında bir bisiklet vardı.
-Ufak bir gezintiye ne dersin?
Zümra ona gülerek başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamamlandı)
Roman d'amour01.06.17* Romantizm #36 * Aşk, edep ile güzeldir... ***** Uzun yıllardır sürüp giden bir arkadaşlık. Bu arkadaşlığın içinde büyüyen masum bir sevda kuşu ve bu sevda kuşunu yüreğine konduramayan bir adam... **** -Hani beni çok seviyordun ne o pes mi...