1 Hafta Sonra
Sabah alarmın sesiyle uyandım.
Banyoda rutin işlerimi halledip dolabıma yöneldim.
Kot pantolunumu ve mavi kazağımı giyip saçlarımı salık bıraktım.Makya
ja gerek duymadan kahvaltı için aşağı indim.
Bir şeyler atıştırdıktan sonra anne ve babamı görüp siyah ayakkabılarımı ayağıma geçirdim.Sabah yürüyüşümün ardından üniversiteye varmıştım.Kapıda Melody ile karşılaşmam çok iyi olmuştu.Yol,kaldırım taşlarını sayarak, değişik taşları inceleyerek geçmişti.
Haliyle fazlasıyla sıkıcıydı.Melody depoladığı enerji ve mutluluğunu benimle paylaşırsa 'Hayır'demezdim.
"Günaydın tatlım!"dedi kollarını boynuma dolarken.
"Günaydın Melody!"dedim sarılmasına karşılık vererek.Melody tatlı sohbetine başlamıştı bile.
Uzun soluklu nefessiz geçen konuşmasının ardından profesörün derse girmesiyle kendine dinlenmek için zaman ayırmıştı.
İçeri profesörle birlikte iki yabancı daha girmişti.
Esmer,sert yüz hatlarına sahip uzun boylu olan ve kızların bakışlarına bakılırsa yakışıklı olan öğrenciden kendini tanıtmasını istedi.
"Silver Harthman Worthington"
Bu ses tuhaf bir şekilde bana yabancı gelmiyordu.Sanırım biriyle karıştırıyordum.
Silver arka sıraya geçip oturmuştu.
Diğer esmer öğrenci
"Jasson Walker" dedi ve Silver gibi tercihi arka sıralar olmuştu.
Ne beklenirdi ki zaten önlere oturup ders dinleyecekleri mi?
Havalı olmaya çalışsalarda bana göre tam bir maymuna benziyorlardı.
Sınıfın durumuna bakılırsa bu durum sadece bana göreydi gerçekten.Diğer kızlar hayranlıkla onları izliyorlardı.
Melody de dahil.Dikkatimi dağıtan Melody yi kolundan tutup profesöre
çevirdim.
"Isabel bu manzarayı bırak da izleyeyim!"diyerek isyan etti.
Ona boş gözlerle karşılık verdim.
Sorsan Jack e olan aşkından ölüp bitiyordu.Ama başka bedenleri güzel bulup arsızca süzmek aşkı için bir engel değildi.İstemsizce gözlerimi devirdim.
"Melody sence de abartmıyor musun?Fazla ürkütücüler."
Melody beni takmadan onları izlemeye devam etti.
Hepsi her ayrıntılarını dikkatle incelerken onların rahatsız olabileceği hiçbirinin aklına gelmiyordu.Bana böyle baksalar -ki asla bakmazlar-ben rahatsız olurdum açıkçası.
"Onları çekici kılan da bu değil mi zaten!"
Melody ye birkez daha göz devirdim.
Onları umursamayarak profesörü dinlemeye devam ettim.
**
Üniversite de yarım günü bitirmiştik.
Şimdi sıradaki yemek molasıydı.
Melody ile yemekhaneye gittik.Ne yazık ki çoğu yer dolmuştu.
Bu işi Melody ye bırakıyordum.O sosyal çevresi sayesinde bize oturacak bir yer bulabilirdi.Melody kolumdan tutup çekiştirmeye başladığında tespitlerimde yanılmadığımı anlamıştım.Kafamı kaldırıp doğruca gittiği masaya baktığımda ufak çaplı bir şok geçiriyordum.
Bu iki ürkütücü yaratıkla aynı masa da yemek yemek gibi bir düşüncem yoktu.Onların kibirli konuşmaları insanlara küçümseyerek bakmaları beni sinir edicek ve ben yemeğimi yemek yerine onlarla tartışmada olucaktım.Kolumu Melody den kurtarıp ters istikamet yürümeye başladım.Beni zorlamaması için dua ediyordum.'Tanrım lü-"
Kolumdan tutmuştu bile!Ahh Melody!
"Nereye gidiyorsun Isabel?Sadece onların yanı boş.İnsanlardan kaçma huyundan vazgeç!"dedi ve tekrar onlara doğru ilerlemeye başladık.
Ben kaçmıyordum olacakları bildiğim için tedbir alıyordum.
Masaya vardığımızda iki çift soğuk bakış bizi buldu.
Melody tüm sevecenliğiyle
"Oturabilir miyiz?" dedi.
"Hayır!"
Bu ses ürkütücü kaba Silvera aitti!
Böyle olucağını biliyordum.Sanki keyfimizden geliyoruz.Niye izin alıyorsak.Onlar bize kaba davranıyorsa bizim de öyle davranmamız da hiçbir sorun göremiyordum.
"Başka yer olsaydı emin olun buraya gelmezdik!"dedim.
Bu sefer oturması için Melody yi çeken bendim.
Üzerimde ki dört sert bakıştan rahatsız olsam da yemeğimi yemeye başladım.Kimseden çıt çıkmıyordu.
Melody nin bu durumdan sıkıldığı belliydi.Konuşmadan durmak pek ona göre değildi.
"Kanadalı mısınız?Nereden geldiniz?"
dedi Melody sessizliği bozarak.Silver denen insan görünümlü yaratık üstüne almamıştı bile.Güzel red cümleleri de vardı bu dünyada.Böyle kabaca davranması sinir bozucuydu.
Jasson nezaketen cevapladı.
"Sibirya dan geldik."
Melody bu cevaptan cesaret alarak bir soru daha yöneltti.
"Burası mı daha soğuk orası mı?"
Bu anlamsız sorusu üzerine gülümsedim.Kendi çapında konuşmayı sevmeyen bu iki koca adamı kızdırmak istiyordu.Başarılı da oluyordu.
Silver elini kaldırıp 'Sus' anlamında bir işaret yaptı.Gözüm bileğindeki beyaz teninin uyumunu bozan dövmeye takıldı.
O anda zihnimde şimşek çakmış gibi bir etki oluştu.Bu bu dövme yabancının dövmesiydi.Karanlıkta çok inceleyememiştim,evet!Ama o dövmenin aynısı olduğuna hiç şüphem yok.Tanrım!Sesi;sesi bana baştan beri tanıdık geliyordu.
Boğazımdaki yumruyu geçirmek için yutkundum.Bu nasıl bir tesadüftü böyle?O olayı unutmaya başlamışken baş rölü görmek de neyin nesiydi?
Ben ne yapıcaktım?
'Evime niye girdin?'diyip hesap mı sormalıydım.Yoksa onu tanımıyormuş gibi devam mı etmeliydim?
İçimdeki ses onlardan uzak
durmamızı söylüyordu ve bence yanılmıyordu.
Silver kaldırdığı elini indirip
"Konuşmak istemediğimizi yeterince belli ediyoruz!"dedi sert bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)
VampireTesadüf,yakalarından sıkı sıkı tutmuş onları kirli oyunların,sırların,gizemin cirit attığı masaya karşılıklı oturtmuştu. Bir tarafta genç bir kız diğer tarafta vampir bir prens... Kara gölgeler sinsi tebessümleriyle birlik oluyor birbirlerini görmel...