50.Bölüm

144 8 5
                                    

                            

Prens, kurtulamayacağına inanan bir adamdı.Karanlık hisleriyle,
görünmeyen düşmanlarıyla savaşıyordu.Yalnız olmak zorunda hissediyordu.Etrafını kat kat örmüştü bunun için,ulaşılmazın kendisi olmuştu.Yanında bir ses,bir nefes olmaksızın yaşamak herkesin taşıyacağı türden bir şey değildi,o bunu seçmişti.Soyutlanmıştı çünkü yaşadıklarını yaşatmak istemiyordu.
Başkalarını düşünen birinin içinde mi iyilik yoktu?Ben bu adamın çoktan kendisini kurtardığına inanmıştım.
Sadece fark etmesi gerekiyordu.Ona yaklaşmak için çok uğraş vermiştim,başarmıştım da ama tam olarak istediğimi almadığımı biliyordum.Yanağından süzülen yaşa bir yığın acı sığdırmıştı o.Söylediği gibi bana güvenmiyorsa neden ağlamayı unutmuş adam acizlik olarak gördüğü bu durumu gösteriyordu?Bana gizli kalamazdı.Bu an bizim milatımızdı.

Ben prensin bazen kalbinin atıp atmadığını bile sorgulardım.
Sevimsizin birisiydi o.Elimi uzatsam yanıyordum,öpsem ölüyordum,
gülsem ağlıyordum,onun için fedakarlık yapsam günahkar oluyordum.Ben tüm bu değişimler altında kalırken ona hiçbir şey olmuyor sanırdım çünkü bizim memlekette bir bulut yağmur bırakırdı,o da ben olurdum.Diğer bulut da çok yüklenmiş olmalıydı,bir damla da olsa dökmüştü içini.Taşıyamıyordu demek...

İhtiyaç duyduğumuz bir parça huzurdu,mutluluktu.Açgözlü değildik.Kimdeydi şunlar?Gidip,bizim için alacaktım.Bulamıyorduk,kime sorsak harabe,bitmiş,son nefeslerini veriyor.Aramaya son verdiğimizden değil de inadımızdan bu kavgalar,küslükler.Yaralarımıza nadiren dokunurduk ama iş bir çizik atmaya gelince durum değişiyordu.
Durmalı,ciddi bir şekilde konuşmalıydık.Bunalmıştım.

Donuk gözleri gözlerimdeydi.Beni araştırıyor,derinlere iniyordu.Düşünceli bir yüzle onu izliyordum.Bebeğimin babasıydı.Prensin gardını bu gerçek indirmiş olmalıydı.Öyleyse bizim küçük daha dünyaya gelmeden büyük oynuyordu.İkimizin de sorumlulukları hakkında bir fikri yoktu büyük ihtimalle ama küçük maymunumuzu seviyorduk.Öyle ki bizim kardanadamı eritiyordu babalık duygusuyla kabaran kalbi.

Kafamı toplayıp şaşkınlığımı nihayet atmıştım.Sessizliği bozma zamanıydı.
"Sana kızgınım ama bu bizi ileriye götürmeyecek bu yüzden içeri geçip konuşalım."dedim ve ardından barış elimi uzattım.Bir şey söylemedi ama elimi sıkıca kavradığında çok şeyi anlattı.

Küçük adımlarla dışarıdan nasıl berbat göründüğümüzü umursamadan kafeye girdik.Yeni açılmasına rağmen ilgi görüyordu,bakışlardan uzak bir köşeye geçtik.İki kişilik yuvarlak masaya oturduğumuz anda Melody vakit kaybetmeden yanımızda belirdi.Ona kısa bir bakış atıp hızlıca ortamı taradı gözlerim, Richard ilerideki duvara yaslanmış bizi gözetliyordu doğrusu ilgi odağı bizden ziyade Melody'di.Küçük bir selam verip masaya döndüm.
Arkadaşım prensi inceledikten sonra beni de kontrolden geçirmişti.Bu rahat tavırlarına imreniyordum.
Yüzüme çekicilik katan tırnak izlerine yaramaz bakışlar atıyordu, malesef bu izler düşündüğü şekilde olmamıştı.

"Hoşgeldiniz."dedi tatlı olmasına özen gösterdiği bir sesle.Bir şeylerin ters gittiğini sezdiğini biliyordum."Hoşbulduk."dedim.Ellerini masanın üzerinde birleştirmiş,boynu eğik,sıkıntılı duran kocamdan gözlerimi çekip arkadaşıma çevirdim.
"Aslında seninle sohbet etmek için geldim ama Silver ile karşılaştık."Gözlerimi imalı bir şekilde oynatıyordum,aydınlanan arkadaşım 

"Tamam sonra yanıma gelirsin." dedi."İstediğiniz bir şey?" diye sorduğunda Silver yine bir tepkide bulunmamıştı.Bu sessizlik Melody'nin de dikkatini çekmişti.Hafifçe gülümsedim.

"Ben bir soğuk su alsam çok iyi olur." 

Arkadaşım bana göz kırparken Silver'a da rahatsız edeceğini umduğu bakışlarını gönderdi ve yanımızdan ayrıldı.Silver ile konuşmaktan kaçmak adına bizim garsonu izledim.Siyah önlüğü,sade giyimi,at kuyruğuyla benden tam puan almıştı.Bir eksik vardı o da bu sıralar Melody'nin yapışık ikizi olan Amelia.

Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin