Bir varmış bir yokmuş…Bir kadın yaşamış ve ölmüş.Onun yolculuğu burada son bulmuş,artık başka yerde uzak çok uzak, unutulacak kadar,dokunamayacak kadar,ulaşamayacak kadar uzak.Bambaşka bir yerde,tanıdık bir yerlerde...Ölüm kapıyı çaldığında açmaktan başka çareniz yoktur,onu karşılamalısınız,buradaki detay onun sizi nasıl bulacağı.Kollarının arasında merhamet gösterecek saçlarınızı okşayacak belki de size yakışacağını düşündüğü kötü hisleri ruhunuza dolayacak ucunda sizin olduğunuz ipi uçurumdan aşağı sarkıtacaktı,ipi bir bırakacak bir tutacaktı.
Korkacaktınız,yalvaracaktınız ya da bitmesini isteyecektiniz.Her neyse birgün hepimize sıra gelecekti ve bizi alacak,ait olduğumuz yere götürecekti.Isabel Worthington...Acılar içinde nefes vermişti.Bedeni kanlı yoğun bir sosa bulanmış gibiydi,tanınmaz haldeydi.Kafasını dinleyen birinin rahatlığı yüzüne yansımıştı.Biraz da olsa ölümü tattınız mı?Korku sizi dehşete düşürdü mü?Tüyleriniz ürperdi mi?Isabel Worthington ölmüştü şimdi anlamsız boş bir et parçası olmuştu.Karışık sarı saçları uzandığı zemine yayılmış,gül yaprağını iki parmak arasında okşuyormus hissi veren yumuşak teni katılaşmıştı.Aklını kaçırtan acı ona el ve ayak bileklerindeki zincirleri koparttırmıştı,şimdi eti sıyrılmış o yerlerde kemiği görünüyordu.Yırtıcı kuşlar kilisenin kubbesine konmaya başlamıştı,yeni bir ceset sadece onları sevindiriyor olmalıydı.
Bu veda,geride kalanları vuracaktı.Şimdi ne olacaktı?Silver...Kadın boğulduğu karanlıkta elini tutmuştu onun,sıcaklığıyla ısıtmıştı,o karanlıkta ışığını bulmuştu adam,kabusundan uyanmıştı.Terk edilmiş topraklarının sahibiydi karısı,kilitli hazinelerinin anahtarıydı,sadece orada onun hükmü vardı.Ama buraya kadardı adamın her şeyi alınmıştı bir kez daha.Karanlık çekecekti içine tekrar,
kaybedecekti izini.Yaşadıkları bir serap gibiydi,her şeyin büyüsü bitmişti.Bu sefer tek fark olacaktı onun umudu olmayacaktı ve Silver da...o da buralarda olmayacaktı.
Herkesin yerinde olmak istediği prens bir kez daha ağır bir yenilgiye uğramıştı.Vivian…Bir vampir ve insandan olma özel bir bebekti.Prens ve prensesin yasak aşkının en tatlı meyvesiydi.O annenin ne demek olduğunu hiç bilmeyecekti çünkü onu hatırlayabilecek kadar yaşamamıştı annesi.Anılarında bile olmaycaktı.Annesiz büyüyecekti hoş sadece vücudu onsuz yol alabilirdi.İçinde hep zavallı,eksik bir çocuk…Ne kadar da kötü,yıkım üstüne yıkım.
Kendinden vazgeçmiş perişan ruhlar,
paramparça hayatlar,kalabalık bir yalnızlık…Ve sonra yine bir kayıp,sonra bir tane daha,sonsuzluğa doğru kulaç atanlar...Tüm bunlar gerçek ama olası bir gerçek. Kader,bir kronometre gibiydi.Tam zamanında...Henüz kimse için göçme vakti değildi.Bedeni terk eden ruh büyük bir umutla süzülürken bağlar geri dönmüş ve o kaçak ruhu ayak bileğinden yakalamış yerine geri oturtmuştu..Evet,kocaman ciğerleri dolduran derin bir nefes.Yeniden hayat başlamıştı.Isabel gözlerini açmıştı.Şaşkın,afallamış,korkmuş ve berbat bir haldeydi.Ellerini istemsizce bedeninde dolaştırıyor,ani hareketlerle etrafına bakıyordu.Yaraları iyileşmiş,kalbi hareketlenmişti.Ölümden dönmüştü ya da ucuz kurtulmuştu her ne derseniz.O,öldükten sonra dünyada doğmuş biriydi.Saniyeler ve hatta saliseler bazen paha biçilmez değerdeydi.Kötü bir kazayı önleyecek,bir hayatı kurtaracak kadar değerliydi.Isabel'in uyanışının kahramanlığı Silver'a bahşedilmişti.Prensesi prensi kurtarmıştı.Tam anlamıyla tam zamanında...Prens,bir zamanlar içinde bulunduğu dünyaya ait hissetmeyen bu yüzden soyutlanmış,uzaktan izleyen bir adamdı.Bu soğukluğunun sonucu muhteşem bir gözlem yeteneği olmuştu.Zihni öncesi ve sonrası karşılaştırması yapmış,cevabını bulmuştu.Oğlundan bir şelaleden akarcasına kan akıyorken salondaki koltuğun bir el kesiği kadar lekeli kalması o yoğun zihninde bir yer bulmuş ve gün yüzüne çıkıp kaos dolu düşüncelerini yarmıştı.Şüpheli bir yaralanma,şüpheli yok olan kan,oğlunun büyü yeteneği...Bunların hepsi bir araya gelince melezlerin karısını nasıl çaresiz bıraktıklarını anlaması çocuk oyuncağı kadar basit olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)
VampirTesadüf,yakalarından sıkı sıkı tutmuş onları kirli oyunların,sırların,gizemin cirit attığı masaya karşılıklı oturtmuştu. Bir tarafta genç bir kız diğer tarafta vampir bir prens... Kara gölgeler sinsi tebessümleriyle birlik oluyor birbirlerini görmel...