12.Bölüm

449 27 14
                                    

Gözlerimi yeni aydınlanan gökyüzüne çevirdim.Ciğerlerimin içine çekmek için can attığı temiz havayı derince soludum.
Ben bir düğümü açmak için giderken onu açmayı bırak başka bir düğümle karşılaşıyordum.Açılması oldukça zor olan düğümleri çözerken yaşayacaklarımın şu ana kadar gördüklerimin çok az bir kısmı olduğunu düşünüyorum.Derine inmek istedikçe ben boğuluyorum.

Yavaşça kulübenin olması gereken yere yürüdüm.Dizlerimi büküp çömelirken gözlerimle yeri tarıyordum.Bir iz olmalıydı.
Kulübenin kanatlanıp uçması mümkün değildi.Yani gördüklerimden sonra olabilirdi aslında ama değildi işte!
Sus artık iç ses!

Uzun otlardan birini çekip topraktan ayırdım.Otun köklerini gözümün önüne getirirken mutsuzlukla Richard'a baktım.Richard kaşlarını çatmış yaptıklarımı anlamaya çalışıyordu ya da delirdiğimi düşünüyordu.Bunu emin ol ki Richard ben de çoğu zaman sorguluyorum.

Elimdeki otu bırakıp ayağa kalktım.
Kök oldukça uzundu.Yeni dikilmiş olamazdı zaten çekerken zorlanmıştım.
Anlayamıyorum!
Gece ben kulübeden çıktım kulübe buradaydı sabah döndüğümde hem kulübe yok hem de hiç orada olmamış gibi otlar vardı toprakta.
Oflayıp şakaklarımı ovaladım.Büyükanne de görünmüyordu.Ben şimdi ne diyecektim ailesine, Melody'ye?

"Prenses bir sorun mu var?"
Konuşmak için güç bulamadığımdan kafamı hayır anlamında salladım.
Sorun=Ben ken ne gibi bir sorun olabilirdi ki!!

Anlaşılan burada bir şey bulamayacaktım.
Geri dönmeye karar verip ilerlediğimde Richard önüme geçti.
"Birini göreceğinizi söylemiştiniz efendim!" dedi şüphe ve merakla parıldayan gözlerle.
Omuzlarımı dikleştirip yüzümü Silver'ın ki gibi yapmaya çalıştım.
Ona 'Çeneni kapa' anlamında üstü kapalı bir cümle kuaracaktım.
"Şimdi vazgeçtim Richard!Geri dönelim."
"Anladım!"
İşte küçük de olsa bir mutluluk yaşamıştım.Silver arada işe yarıyorsun.Richard geri çekilirken ben yola devam ettim.Anayola çıktığımızda ne ile döneceğimizi düşünüyordum.Bunun planını yapmamıştım.

Tam önümüzde gri bir araba durduğunda sorgulayan bakışlarımı Richard'a çevirdim.
"Endişe etmeyin efendim.Arabayı ben istedim." dediğinde kaşlarımı çatmıştım.Telepati ile filan mı haberleşiyorlardı bunlar?
"Nasıl?" dedim merakla.
Richard gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp yüzünü şekilde şekle soktu.Deri ceketinde ki telefonu çıkardığında aptallığım karşısında utanarak kafamı salladım.
Ama ben hiçbir konuşma sesi duymamıştım.
'Mesaj atmıştır.Senin devreler yandı iyice!'
İç sesim benden çok ön plana çıkıyorsa gerçekten de benim kafa gitti demektir.

Onların vampir olması telefon kullanmaları için elbette bir engel değildi.Ben kendimi onların tümüyle farklı olduğuna kodlamıştım sadece.

Arabadan inen genç bana selam verdiğinde gözlerimi devirip arabaya bindim.Richard arabayı eve sürerken gerginliğim iyice artmıştı.Ben kopacak bir fırtınaya yaklaşıyor gibiydim.Sunacağım mantıklı bir açıklama yoktu.'Ben gece dönmeyince onu aramaya çalıştım.Olanlardan haberim yoktu.'desem 'Bunca zamandır bize neden haber vermedin?' gibi güzel bir soruyla karşılaşacaktım.Krallıkta geçirdiğim o saatlerin açıklaması da yoktu.
Ben ne yapacağım?Tanrım Sen yardım et!

Richard yolun ortasından arabayı kenara çektiğinde zaten çatık olan kaşlarımın altındaki irislerimi ona diktim.Eve gelmemize daha vardı.
"Prens arıyor efendim.Ben biraz uzaklaşıp konuşacağım yanınızda olduğumu anlamamalı."

Kafamla onayladım.Richard iyi düşünmüştü.Normalde beni gözetlediği sırada da dışarıda olduğu için Silver kuşkulanmazdı.
Richard arabadan indiğinde konuşarak ilerlemişti.Birkaç dakikanın ardından elindeki telefonu açık camdan bana uzattı.Tereddütle aldım telefonu.
"Prens sizle konuşmak istiyor efendim."

Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin