Günahsız bir meleğin bedeninden dökülen ışıltılı tozlara bulanırdı düşüncelerim.Saf,masum,zararsız...Hafızamda geçmişin paslı kalıntıları saçlarımdan tutmuş beni gerçek nefretle defalarca kez karşı karşıya getirmişti.Her buluşmamızda biraz daha sıkı sarılıyordum bu kör hisse,beni körelten nefrete.
Gözlerimin reddettiği şu sarsıcı görüntü üzerine oluşum aşamasında ki şeytan can bulmuştu.Kanatları kötülüğün kalıcı lekelerine bürünmüş,melek tozlarını kömür karası tozlarla örtmüştü.Zihnimdeki bu şeytan,söz konusu şu utanmaz yılan olduğunda düşüncelerimin yeni efendisiydi.Ruhunu ruhuma iliklediğim adam, başkasının kollarındaydı.Yürek izimi soluna mühürlediğim adamın kolları da başka bedene dolanmıştı.
Sığındığım kolları başkasına kucak açmış,beni kovmuştu.Soluk teninden yayılıp baharı tattıran kokusu başkasına çiçek açtırmıştı.Meggie’nin kırmızı ojeli tırnakları prensin siyah ceketine renk veriyor benim bedenimi sise boğuyordu.Soluğum ona olan hislerimdi,şimdi boğazımda düğümlenmiş tıkalı kalmıştı nefesim.Yılan burnunu prensin boynuna yakın bir yere kondurmuş,
gözlerini kapatmıştı.Gülümsüyordu,
onu hissettiği için mutlu oluyordu.Kesinlikle bunu benim gördüğüm için de telaşlı olmalıydı.Aşık bir kadının kıskançlığı şeytanıyla anlaşmış,ona cehennemini hazırlamıştı.Alevler etrafını sararken çığlıklarını dinlemek için sözleşmişti.
Felçli kalbime bedenim de itaat ediyordu.Richard ile konuşmamızın ardından köşeyi dönerken gördüklerimle duraksamak zorunda kalmıştım.Mavi gözlerime karanlık çökmemiş gibi devam edemedim yoluma.İkisi de beni fark etmiyordu.
Silver’ın sırtı bana dönüktü ve o beni fark etmiyordu.Gözlerimin taşıyamadığı ağırlığı omuzlarında hissetmiyor muydu?Bir daha ağlamak yok demiştim,kendimi kasıyordum.
Yaşlar tavanı delinmiş yuvamıza damlıyordu,kalbime akıyordu.İki tarafın da hisleri tamamen iyi istekler barındırsa başka birine sarılması beni bu denli etkilemezdi.
Problem,yılanın sinsi kalbiyle kocama yapışmasıydı.Prens şüpheyle kafasını yana çevirdi,yılanın olmadığı tarafa.Hemen ardından ellerini iki yana düşürüp zehirli sarmaşık gibi onu saran kollardan kurtuldu,bir adım geriledi.Meggie’de üzerine yığdığı bedenini doğrulttu,gözlerini açmıştı.Koridorun ucunda onları izleyen bana bakıyordu.Gözlerindeki zafer bayraklarını görmek çokta zor değildi.Ukala sırıtışını gizlemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.Prens tırmalamak istediğim yüzünü,bedeniyle birlikte döndürdü bana.Direk gibi duran omuzları biraz olsun suçlulukla çökseydi keşke.Ben onun pişman olduğuna,her şeyin kontrolü dışında gerçekleştiğine inanabilseydim.Ama o her zaman yüzüne yapışan maskesini takmıştı yine.Donuk gözleri buz kalıbına sokuyordu bedenimi.Acıdım.
Parmakları başkasına dokundu diye büzüşmediler,dudakları hala umutla beklediğim bir açıklama için aralanmadı.O sadece baktı,ben çok şey anlattım bakarken.Farklı olup olmadığımızı sordum onun gözünde,bir şey daha dedim,kalbi çırpınmış mıydı onu koklarken?Yalvarırcasına bir haykırış koptu gök yüzü gözlerimden.O susunca yine gürledi,hala sessiz kalınca şimşeklerini tepelerine bindirdi.
Öfkeyle soludum,kendime sahip olamayacağımı anladığımda sırtımı döndüm onlara.Elde olan kırgın parçalar bitmeden yenileri çıkıyordu ortaya.Prens göz yaşlarıma sebep olurken,ona en ihtiyaç duyduğum zamanda beni böyle kollarının arasına almamıştı.İçimden bir şeyler kopuyor,sonsuzluğa yelken açıyordu.
Meggie beni fazla hafife alıyordu.Ona vereceğim zararların sinek ısırığından farksız olduğunu düşünüyor olmalı ki her şeyi öğrendiğini bilmesine rağmen hala çok rahat davranıyordu.Yanıldığını kanıtlamak gerekirdi.Yılanın keyifli yüzünün her zerresini beynimden kazıyıp attım,hemen arkamdaki motoruma atladım.Son hız sürdüm,yer benim yerime ağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)
VampireTesadüf,yakalarından sıkı sıkı tutmuş onları kirli oyunların,sırların,gizemin cirit attığı masaya karşılıklı oturtmuştu. Bir tarafta genç bir kız diğer tarafta vampir bir prens... Kara gölgeler sinsi tebessümleriyle birlik oluyor birbirlerini görmel...