Eksik olmuyordu hiç...
Doruklarında yaşadığım korku ve heyecan bir daha uğramamak üzere gitmiyordu.Olaylar çözülse bile kalıntıları kalıyordu hep bir yerlerde.Her geçen gün kartopu büyüyordu.Bir çığ olmuş tek ufak bir hareketi beklemişti.Büyüyen kar kütlesini,engelleyemediğim öfkem yuvarlamıştı hızla. Silver'ı bırakmıştım çığın altında.
Dilerim ki çabucak kurtulurdu.Yoksa sonum kaçınılmazdı.Tanrım!Ben ne yaptım?
Kırmızı gözleri mavilerimi kurşuna diziyordu sanki.Bu şeytan gözleri sevmiyordum her seferinde beni eziyor, küçülttükçe küçültüyordu.
Benim, korkudan bana yetmeyen havayı hızla solumam dışında hiçbirimizden çıt çıkmıyordu.
Bakışlarının ölümü andıran esaretinden kurtulmak için bir adım geriledim ürkekçe.Ona bu durumda böyle yakın olmak kendimi güvende hissettirmiyordu.Sessiz ortamdaki yüksek gerginlik.
Ardından benim kendimi kurtarmak için verdiğim çaba."B-ben üzgünüm.Birden oldu." dedim titrek sesime bir lanet okurken.
Onun korkusuz bakışları benim korkudan artık rengi görünemeyen irislerime değince konuşamıyordum.
Sinir bozucu bir şekilde içimde kopan fırtınaları ona yönlendiremiyordum.
Mühürlenmiş gibi kalıyordum.Silver avını gören aslan gibi duruyordu hala.Ne yapacağını tahmin etmek zordu.Kafasında dolananları,hissettiklerini ele vermiyordu.
Şirince gülümsemeye çalıştım gerginliği bir örtü gibi çekip atmak adına.İmkansız gibi görünsede yumuşayacağını düşünmüştüm.
Elbette etkili olmamıştı,
sessizliği,lanet kırmızı gözlerindeki öfke hala sürüyordu.Silver bana büyük bir adım atarak yaklaşmıştı.Bense arkamı ona dönüp beş adım önümde duran duvara ilerledim ve sırtımı soğuk bir zeminle buluşturdum.Deneyimlerimden edindiğim tecrübeyle biliyordum ki 'iki ileri bir geri'oyunumuz kalbimi biraz daha zorluyordu.Kolay yolu tercih etmiş bu ilmeği atlamıştım.
Ona bırakmadan sinmiştim duvara.Silver'ın yüzünde bir değişim olsa da hemen gizlemişti.Hızını kullanarak önümdeki yerini aldı.Gözlerini gözlerimden ayırmadan avuç içlerini duvarla buluşturmuştu.
Merakla söyleyeceği bir sözü,yapacağı bir hareketi bekliyordum.Stres ve heyecan altında kalan bedenim gözle görülür bir şekilde titriyordu.
Burada bana bir şey olsa adım,ailem benden umudu kesip unutana kadar kayıp ilanlarını süslerdi.Silver kilitlenmiş gibi göz kapaklarını kırpamayan gözlerime, vampir dişlerini göstermişti.Sıralı dişlerinde ki sivri buzdan bıçaklar.Alt ve üstte ikişer tane parıldayan dişler.Aynı zamanda tenimde hiçte hoş durmayacağını düşündüğüm korkunç dişler.Kımıldamış parmak uçlarımda hafifçe yükselmiştim duvarla bir bütün olarak.Uzaklaşmak istemiştim ondan.
Boğazıma kadar tırmanan korku yutkunmama izin vermiyordu.Göz yaşlarım eşliğinde akıp gidecekti birazdan.Yüzünü biraz daha yaklaştırdığında nefesimi tutmuş buğulanan gözlerimle onu izliyordum
Beni ipten alan Silver bu sefer kendi dişleriyle öldürecekti.Kafamda beni nasıl öldüreceğini dair korku dolu düşler gezerken o benim ölü balık gibi kalmama neden olacak bir şey yapmıştı.İkinci defa gördüğüm o harikulade manzarayı sunmuştu bana.
Gülmüştü.Evet gülmüştü.Melodik bir ses onun ritmine ayak uydurarak inip kalkan sert göğüs.
Benden saklamak istercesine kafasını eğdi.İsyan etmiştim ona içimde.
Yüzünü pamuk şeker gibi yapan ama erkeksi havasından ödün vermeyen bu gülüş sınırlı sayıda üretilmiş çanta gibi olmamalıydı.O zaman her şey farklı olabilirdi.Onunla konuştuğumuz zamanlarda biraz bile olsa gülümsese içimden geçenleri rahatlıkla söyleyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)
VampirosTesadüf,yakalarından sıkı sıkı tutmuş onları kirli oyunların,sırların,gizemin cirit attığı masaya karşılıklı oturtmuştu. Bir tarafta genç bir kız diğer tarafta vampir bir prens... Kara gölgeler sinsi tebessümleriyle birlik oluyor birbirlerini görmel...