Hızlı...Evet çok hızlı karar vermem lazımdı.En inandırıcı senaryoyu yazıp bu kısacık saniyelerde olanaksızlıklar sebebiyle bir de oynamam gerekiyordu.Filmi bir şekilde başlatmak zorundaydım.
Kafamda bir şeyler oluşmuştu.Ama en büyük ipucunu ortadan kaldırmakta hala daha tecrübesiz bir çıraktım.
Kalbimin oldukça uzaklardan normal bir insanın bile işitebileceği gür sesi susmuyordu.Eski temposuna dönmüyordu.Ateş basmıştı.Kulaklarıma kadar kızarmıştım.Sakin kalmak için üstün bir çaba veriyordum.
Siyah botunun ucu görüş alanıma girince derin bir soluk eşliğinde tüm her şeyi benden uzaklaştırdım.
Başarmalıyım!Yüzümdeki tüm korkunç hislerin kalıntılarını silerek rahatça gülümsedim.Black'in kuşkulu bakışlarının altında dudaklarımı biraz daha gerdim.
Islak ellerimle rafı tutmak gittikçe zorlaşıyordu.
"Sanırım prensesin yine kurtarılmaya ihtiyacı var."
Üzerimdeki stres yavaş yavaş bedenimi terkediyordu.Black'in başından beri gergin suratı da değişmeye başlamıştı.Bana doğru gelirken adımlarındaki çekimserliği görebiliyordum.
Aramızda ekilen şüphenin hızla büyüyen dikenleri bir tereddüt oluşturuyordu.Yine de yüzünde sıcak bir ifade oluşturmaya çalışıyordu tıpkı benim gibi.Arkama geçip ellerini belime yerleştirdiğinde tarih kitabımı alıp beni aşağı indirmesine izin verdim.
"Neden buradasın?"
İşaret parmağımı dördüncü raftaki kırmızı kitaba doğru uzattım.
"Şu kitabı almaya çalışıyordum."
Kafasıyla onaylayıp hemen kitabı bana vermişti.Minnetle gülümseyip tarih kitabının üzerine yerleştirdim.Burayı terk etmenin şuan çok iyi bir seçenek olduğunu düşündüğüm için yürümeye başladım.Black'te sessizce yanımdaki yerini almıştı.
İki elimdeki kitabı sıkı sıkı tutup göğsüme bastırmışken kafamı ona çevirdim.
Şimdi asıl bölüm başlıyordu."Senin biriyle konuştuğunu duyunca rahatsız etmek istemedim ama..."
Biraz durup hayrete uğramış bir yüz ifadesi takındım.
"Tanrı aşkına kim sizinle uğraşmaya cesaret etti?"
Telefon görüşmesini duyduğumu tabiki o da biliyordu.Ben de hem işi şakaya vuruyor hem de onun hakkındaki fikirlerimin değişmediğini kanıtlamaya çalışıyordum durum tam tersi olsa da.Paranoyaklaşmış olmam büyük bir olasılıktı.Ama ben bir daha ürkütücü anları süslemek istemiyordum bu yüzden temkinli olacaktım.
Güven,Balck için cehennemin en ücra köşelerine gitmişti.Black yüzüne sahte olduğunu belli eden bir gülümseme kondurdu.
"Onlara Tanrı bile yardım edemeyecek prenses!"
Bunu dalga geçmek amacıyla söylemiş
olsa da ben anlayacağımı anlamıştım.
Kelimeleri kullanmakta usta olduğu belliydi.Hafiften bir tehdit kokusu burnumu gıdıklamıştı.İşte ben de bu konuda kendime güveniyordum.
Karşımdakinin cümlelerindeki duyguyu,imayı anlayabiliyordum.Gülünç...
Bana bir şey yapabileceğini hiç zannetmiyordum.Silver varken bu biraz yürek isterdi.Şu da vardı ki onun meselesine dahil olmaya hiç gerek duymuyordum.Kapıyı açıp geçmem için yol verdi.
Sonunda onunla yalnız kalmaktan kurtuluyordum.Biraz daha durup ona bakmak zorunda kalırsam bir açık verecekmişim gibi geliyor ürpertinin soğuk nefesini ensemde hissediyordum.Dudaklarımdaki gıcık gülümsemeyle onu selamladım ve hızla uzaklaşıp motoruma atladım.
Derin bir soluğu içime çekerken kafamı yukarıya çevirdim.
'Tanrım şükürler olsun.'
İlk defa duygularımın esiri olmayıp aklımı kullanabilmiştim.Görünürde her şey tıkırında ilerleyecekti ama iç dünyamızda taze olan arkadaşlığımız kılıç darbelerini yemişti.İki yüzlü insanların hangi yüzüne denk geleceğin hiç belli olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)
VampirosTesadüf,yakalarından sıkı sıkı tutmuş onları kirli oyunların,sırların,gizemin cirit attığı masaya karşılıklı oturtmuştu. Bir tarafta genç bir kız diğer tarafta vampir bir prens... Kara gölgeler sinsi tebessümleriyle birlik oluyor birbirlerini görmel...