33.Bölüm

283 16 7
                                    

Kaybolmuş satırlarda, karanlık bir odada canlanan melodiydik.Saç tellerinin arasına saklanmıştım,
dışarıdaki kötülüklerden koruyup sadece kendisinin acıtabildiği adamla ben, bilinmeyen bir ümitsizliktir.
Gözlerimden yaş diye akan kirli kanda,yıkanan suçlu ruhlardık.
Mutluluğu ayak parmaklarımıza dolamış,birbirimize gelirken bile gülüşlerimizi ezen ziyankarlardık.Biz çok şeydik bazen de hiçbir şeydik.

Ölüm…

Bedenimin her köşesi ürpererek titriyordu.Onun ölümü bana başlangıcı olmayan bir son olurdu.
Tüm çirkinliklerine rağmen benim güzel adamıma dokunmaya kıymamalıydı ölüm meleği.Kapı çalındığında prensin pençelerinin kudretine o kadar güveniyordum ki o kazanırdı,başka bir ihtimal yoktu.
Yenilmezdi,omuzlarında beni taşırken eğilmezdi.Teslimiyet ona göre değildi.Bana adayabilirdi kendini,
ayırmamalıydı hiçbir güç bizi.Kendim için hiç korkmuyordum.Teni kalp krizi,dudakları kurşun izi,gözleri yürekte bıçak iziydi.O,ölümün kendisiydi…

Elimin tersiyle alnımda biriken ter damlalarını sildim.Günler öncesine uykumda yakalanıyor,her gün aynı korkuyu yaşıyordum.Geceleri avlanmaya çıkan vahşi hayvanlar gibi,savunmasızken saldırıyorlardı.Bu gün ruhumun avcuna ateş topu koyan bir kabus görmüştüm.Etkisi derin,gerçek olma ihtimali keskindi.
Rüyalarım bile kötüydü,herkes gibi bana düşmandı.

Yatağımda oturmuş kabusun hafızamda kalan her canlı karesini düşünmemeye çalışıyordum.Sıkı sıkıya kavradığım battaniyeye sarılıp uyumak istemiyordum,yine bir kabus sinsice gelecek olmayan huzurumu da bozacak diye korkuyordum.Uykular cehennemden gönderilen bir armağan haline dönüşüyordu benim için.Elimdeki battaniyeyi kenara itekleyip,ayaklarımı yataktan sarkıttım.Sırılsıklamdım,soğuk bir duşun iyi geleceğine inanıyordum.

Banyoya girip üzerimdeki her şeyi kirli sepetine bastım.Suyu açtım.Soğuk, prensle bizi yakan ateşe meydan okurcasına bedenimden aktı.Duman kokusu gerçek gibi burnuma sinmişken mis kokulu şampuanı bir miktar avcuma döküp,
saçlarıma yedirdim.Kalıntıları silip atmak istiyordum.Kalanlarla değil olanlarla ilgilenmek gerekiyordu.
Hoş,olanlarda bana iyi gelen şeyler değillerdi.

Duştan çıkıp koyu yeşil bornozumu ıslak bedenime giydim.Ben prensin siyah havlusunun yanında,birbirine zıt duran pembe havulumu özlemiştim.Bu oda,eşyalar aitlik hissi vermiyordu.Şiddetli bir istek içimde büyüyordu.Yanına gitmeli,canlı olduğunu görmeliydim.Parmaklarım sırtına dokunmalı,pürüzsüz teninin keyfini sürmeliydi.Bir düşüncem kolumdan tutup beni ona gitmem için çekiştirirken diğeri omuzlarımdan sarsıp kendime gelmemi söylüyordu.

Merdivenleri tırmanmaya çok yeni başlamışken,prens yoluma zelzeleyi uğratmıştı.Şimdi açılan boşluğu aşıp bana gelmek maymunun işiydi,benim değil!Gitmeyeceğim,o kahrolası yaşlarını durdur kalbim,bir kere daha gururumu çiğnemeyeceğim.Tek taraflı bir çaba ile olmazdı,iki kişi kalbini ortaya koymalıydı.

Bornozumu çıkarıp iç çamaşırlarımı ve siyah,seksi tanımına uygun elbiseyi üzerime geçirdim.Yatağa girmeyeceğim için gecelik giymemiştim.Göğüs oluğundan göbek deliğine kadar inen derin,ince
dekoltesi vardı.Kalçalarıma dek gelen sırt kısmındaki açıklık ağır işlemeli dantelle örtülmüştü.Tüm bunlar az gelmiş gibi boyu da oldukça kısaydı.
Elime ilk gelen elbiseyi giymiştim ve şimdi pek memnun olmasam da değiştirmeyecektim.Halsizlik, üşengeçliği beraberinde getirmişti.

Elimdeki tarakla saçlarımı taradım,
bir kez daha havluyla kurulayıp nemini aldım.Siyah,platform kısmında bordo rengin süslediği ayakkabıyı da ayağıma geçirdim.
Abartılı giyinişim pek umrumda değildi.Dolapların kapaklarını örttüm,bu konuda hassastım.Açık çekmeceler ve dolaplar sinirlerimi bozuyordu.Gece lambasının aydınlattığı odaya bir ışık daha sızmıştı izinsizce.Yavaş adımlarla ilerleyip telefonumu elime aldım,bildirimler gelmişti.

Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin