24.Bölüm

317 21 0
                                    

Sonsuza dek böyle kalabilmeyi dilediğiniz anlar tam tadına varamadan bitiyordu.Bazen sürpriz yumurtadan çıkan biri mutluluk veren her kareyi asılı durdukları gökyüzünden çekip yere düşürüyor,
hepsini süpürüp toz bulutu oluşturup dağıtıyordu.Her şey masal diyarında hissettirirken kötü cadı çıka gelip büyülü anı bozuyordu.

Duygularım benden uçarak uzaklaşmışlar varlığını yeni farkettiğim kişi ile baş başa bırakmışlardı.Kafamı yavaşça sağ tarafımda duran kişiye çevirdim.
Kalbimdeki burkulma beni zorlarken Silver’ın yanındaki dişiyi inceledim.
Kim olduğunu bilmiyor olsam da yüksek rütbede birine benziyordu.
Siyah saçları süt beyazı teninde parlarken bir topuzla şekillenmişti.
Kıskançlıkla beni süzen mavi gözleri,fındık burnu,dolgun dudakları vardı.Zümrüt yeşili bir elbise giymişti.Hayranlık uyandıracak bir güzelliği vardı.Bakışlarını benden çekince ukala bir sırıtış eşliğinde eğildi.

Onun o kapatmadığı sırtını biraz daha büküp kafasını yerle buluşturma isteğimin sebebi neydi?Kim bilir ne zamandır prensin yanında olması mı?Silver’ın tıpkı beni dikkatle izleyen gözlerinin onda turlamış olabilme ihtimali mi?Beynimin uçarak havalanmasına ramak kalmıştı.

Hücrelerime kadar bu asabi tavrım işlemişti.Suratım tehlikeli bir hal almıştı.Belki de adaletsizlik beni sinirlendiriyordu.Benim yanımda erkek bir  sinek olsa yanlış anlaşılabilecekken onun bu rahat tavrı beni deli ediyordu.Oysa yanında güzel bir yılan duruyordu.Anakonda olanından hem de!Başka ne diyebilirim ki ona?Yüzündeki o edepsiz gülüşle beynime,kalbime zehrini akıtmıştı.Düşüncelerim hastalıklı,kalbimin atışları dengesizdi.

Helena hala kapının önünde durup buruşmuş yüzüyle kızı incelerken ben karşıdaki duvarın önünde duran prense doğru ilerlemeye başladım.
Onun  yanın da duran yılan ile aralarındaki yerimi aldım.En azından o kızın fırıldak gibi kocamın üzerinde gezinen gözlerini engelleyebilmiştim.

Silver’ın yanına gittiğimde daha demin yaşadığımız tuhaf şeyin afallamasını onun da hissettiğini biliyordum.Çünkü tıpkı benim kendime gelmek adına yaptığım yöntemi kullanmış, kafasını hafifçe sağa sola sallamıştı.Bakışlarını
yan profilim de gezdirdi.Karşıya bakıyor olsam da kaşlarının çatıldığına adım gibi emindim.Bir an da değişen ruh halimin nedenini sorgular gibi bakıyordu.Gerginliğim onu da etkilemişti.

Yüzümü buruşturmama sebep olabilecek sesi duyduğumda bir adım solumda bedenini bize çevirmiş kıza baktım.
“Ben Meggie prenses.Lord Domenic'in kızıyım...Prens ile yolda karşılaştık.Sohbet devam edince ben de onunla birlikte sizi beklemek istedim.” Kızın tek kusuru sanırım sesiydi.Konuşunca kulağımın tırmalandığını hissetmiştim.

Silver ve sohbet…Benimle konuşacak bir ton mesele varken bile kısa kesen prens onunla sohbet mi etmişti?Böyle bir şeyi ihtimal dahi saymak kırıcıydı.
“Eminim karşılaşmışsınızdır.” dedi Helena yüzünde yapmacık bir tebessüm oluştururken.Gördüğüm andan beri hoşlanmadığım bu kızdan Helena’da pek hazetmiyordu anlaşılan.
“Biliyor musun?Abimin senin hangi elbisenin geç geldiğiyle,özel olarak yaptırttığın kokularla pekte ilgilendiğini sanmıyorum.”
Kız bariz bozulurken dudaklarım benden habersiz zafer sevinciyle Helena’ya uyup kıvrılmıştı.

“Gidelim!”
Otoriter sesiyle ona döndük.Başından beri sessiz kalmış görünmez mücadelemizle ilgilenmemişti.Gözleri kısılmış,bir Helena'nın bir de benim üzerimde mekik dokuyordu.O kıza neden pençe çıkardığımızı kavramaya çalışıyor olmalıydı.Sadece,gereksiz biri.

Yavaşça hareketlendiğimizde koluna girmem için dirseğini büktü.Ona sinirli olsam da bu yılana malzeme vermeyecektim.Catherine'nin gösterdiği gibi parmaklarımı kaslı koluna koyup nazikçe ona eşlik ettim.Silver alayla tek kaşını kaldırıp yüzüme baktığında ona döndüm,
omuz silkip gülümsedim.Davet öncesi parazitler çıkmaya başlasa da bugünü berbat etmelerine izin vermeyecektim.

Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin