Uzaydaydı.
Bedeni karanlıkta bir yerlerde öylece duruyordu.
Boşlukta savrulan büyük kaya parçalarının hedefi gibiydi.Her biri yolculuklarında ona uğramadan geçmiyor bedeninde derin izler bırakıyorlardı.Tıpkı bu olanların ruhunda açılan her seferinde kanayan yaraları gibi..
Güneşe o kadar yakındı ki!
Birazdan küle dönüp milyonlarca parçası uzaya karışacaktı.
Sanki güneş yoksulluğunu çektiği güzel hislerin sıcaklığını buz tutmuş kalbine ulaştırmak istiyordu.
Ama olmuyordu ve olmayacaktı.
Ruhu mahkum edildiği karanlıktan kurtulup rahatlayamayacaktı.Yaşlı mavilerini üzerinde gezdirdi.
Bir yere bağlı durmasada yapabileceği hiçbir şey yoktu.Öylece bekliyordu.
Kendi hayatında kukla olmak acınası geliyordu.Taşın soğukluğu yalnızlığın verdiği titrek ruhla birleşince ürperiyor,hıçkırıklarını şiddetlendiriyordu.Ölüm ona her geçen saniye kadar yakındı.'Isabel aklından tüm o saçma düşünceleri çıkar ve bana nerede olduğunu anlat!'
"Ha!" demişti kendine engel olamayarak.Kafasının içinde Silver'ın ne işi vardı?Bu kez de kendinden korkmaya başlamıştı.
Beynini güzel şeyler düşünmeye zorluyordu sürekli.Güldüğü,mutlu hissettiği olayları zihninde canlandırıyordu.Şimdi biraz daha iyi gibiydi taki sinirli prens bir kere daha kükreyene kadar.'Nasıl olduğunu bende bilmiyorum ama şuan seninle iletişim kurabiliyorum ve Isabel sen delirmedin ama benim delirmeme çok az kaldı.Nerede olduğunu artık bana anlatacak mısın?"
Genç adamın beyninde adını söyleyen karısının sesi yankılanmıştı.O an ki şaşkınlığıyla karşılık vermişti.
Nasıl böyle bir şeyin olabildiği büyük bir bilinmezlik olsa da şuan ona kafa yormanın sırası değildi.Önce her şeyi rayına karısını da yanına oturtmalıydı.Isabel gözlerini kocaman açmış şaşkın gözleriyle etrafı incelemişti.Zihin yoluyla konuşabiliyorlardı.Bu çılgınca!Daha ne enteresanlıkları yaşayacaktı?Hevesle beklediği pek söylenemezdi.
" Nasıl" sorusunu es geçti bu sefer.Bir gizem daha onu yakalasa da bu iyi bir şey içindi. Gözyaşlarıyla uğurladığı umudu, büyük bir sevinçle karşılamıştı.'Silver!Ahşap yıkık bir ev göreceksin.Yanında hurda bir kamyonet var.Oradan içeri gir.
Yerdeki halıyı kaldırdığında bir kapakla karşılaşacaksın.Uzun bir tünel seni bekliyor.Biz tünelin bittiği yerdeki geniş boşluktayız.'
Zihinden konuşmak tuhaf gelse de ona hızla açıklamıştı.Bu yaptıkları şeyin ne zaman faaliyete geçtiğini bilmediği gibi ne zaman biteceğini de bilemiyordu.
'İyi misin?'
Genç adam harekete geçerken en çok merak ettiği soruyu sormuştu.Ses zihninde yankılanırken Isabel kafasını arkaya çevirdi.Bill büyük odunları bir araya getirmişti.Son hız hazırlıklarını sürdürüyordu.
'Bilmiyorum.' demişti geri dönerken.Favori kelimesiydi bu.
Her olay karşısında verebileceği en iyi cevaptı.Bilmiyorum!'Silver.Bill beni dönüştüreceğini daha sonra da şuan hazırladığı ateşe birlikte atlayacağımızı söyledi.'
Kendisine şaşırmıştı.Bill'in karşısında acımasızca söylediği bu dehşet planlarını ona anlatırken oldukça rahattı.Daha deminki haliyle şimdi ki hali arasında uçurumlar vardı.
Ardı arkası kesilmeyen göz yaşları dinmiş o aciz Isabel gitmişti.
Şimdi dik duran, kaşlarını çatmış meydan okuyan biri vardı.
Silver yanında olsun zihninde olsun farketmiyordu onunla konuşurken hep kaşları çatıktı zaten.Yeni bir tartışma için önceden tedbirliydi.
En önemlisi ise cesurdu.
Tek bir şeyden emindi ki Silver onu kurtaracaktı.'Böyle bir şeye asla izin vermeyeceğim
Sakın korkup onun karşısında ağlama.Sen herkesin konuşmaya bile çekindiği Silver Harthman Worthington'ın karısının.Dik dur.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kalbinin Hançeri (Tamamlandı)
VampirosTesadüf,yakalarından sıkı sıkı tutmuş onları kirli oyunların,sırların,gizemin cirit attığı masaya karşılıklı oturtmuştu. Bir tarafta genç bir kız diğer tarafta vampir bir prens... Kara gölgeler sinsi tebessümleriyle birlik oluyor birbirlerini görmel...