Meriç'in buruşturup kafama attığı kağıt parçasıyla güneşin boğazın üzerinde yaptığı dansı izlemeye bir ara veriyorum. Yan tarafımda oturan adama dönüp tek kaşımı kaldırıp ne olduğunu soruyorum.
"Bir bırakmadınız be! Ne var ne oldu?"
"Ay sen bana aşıkken daha mı çekilirdin acaba? Hayır şu anda bayağı bir tahammül zorluyorsun da."
"Vallahi sana aşıkken de hiçbir farkı yoktu Meriç. O zaman da Meriç Meriç diye ağlıyordu."
Az önce Meriç'in bana attığı kağıdı alıp Sevilay'atıyorum. "Beni gömme seanslarınız sona erdiyse ne olduğunu öğrenebilir miyim?"
"Ne mi oldu? Bir hafta oldu Sahra bir hafta! Yarın gece lansman var bunun bile farkında değilsin. At artık şu adamı kafandan ya."
"Ulan bir ay beynimi yemedin mi sen al şu adamı aklına diye? Şimdi de at aklından seansı mı başladı Meriç Bey?"
Meriç arkasına yaslanıp elindeki dosyayı kapatıyor. Sevilay ile birbirlerine bakıp anlamadığım birkaç bakış atıyorlar birbirlerine. Ben de onları boşverip dünden beri kalkmadığım Meriç'in koltuğundan bakışlarımı dışarıya çeviriyorum yeniden.
" At derken tamamen çıkar at demiyoruz herhalde. Sahra ama kendine gelmen gerekiyor. İlk önce ne istediğinden emin olmak zorundasın. Sürekli ben kabul edemem diyorsun ama onu düşünmediğin tek bir an yok. Yanlış mıyım?"
"Nasıl kabul edeyim Meriç? Bana kızdığı ilk an o kadının kollarına attı kendini!"
" Sana kızdığı ilk an öyle mi? Bir ay boyunca gözünün önünde benimle oynaştın. Ayrıca normal bir şeymiş gibi davranmayı kes! Müstakbel kayınvalidemle tanışacağım deyip adamdan yardım istedin Sahra!"
"Bu senin fikrindi!"
"Evet. Evet benim fikrimdi ve görüyorum ki amacıma da ulaşmışım. Bak biraz sakinleş tamam mı. O adam seni üzmemek için gıkını bile çıkarmadan nefret ettiği bir işin içine attı kendini. Bunu görmeyi reddedip tutturmuşsun bir o kadınla yattı. Evet yattı. Ahu Asaf'ın yattığı ilk kadın mı?"
Bir süre bekleyip cevap vermemi bekliyor ama bu soruya cevap vermek falan istemiyorum.
"Bu sessizliğinin altında yatan anlamı biliyorum Sahra. Ahu'nun ilk olmadığını sen de benim kadar iyi biliyorsun. Onu tanıyor olman mı seni bu kadar rahatsız eden şey?"
Düşünüyorum beni bu hale getiren şeyin ne olduğunu. Ama hayır onu tanıyor olmam değil rahatsız olduğum yer. Ahu'nun yerinde kimi görseydim o gömlekle aynı tepkiyi verecektim. Bunu biliyorum. O tepkinin sebebi başka. Bir hafta önce Sevilay'ın balkonunda kabullendiğim gerçek beni bu hale getiren şey.
"Hayır değil. Tam. Meriç tam kabul etmiştim anlıyor musun? O adam bana bir kere bile bunu söylemedi. Yani beni sevdiğini. Ki sevip sevmediğini de bilmiyoruz değil mi? Bu sizin hurafeniz de olabilir. Ve eğer öyleyse ömür boyu boku yediniz demektir!"
"Birincisi bu bizim hurafemiz falan değil. İkincisi tam kabul etmişken diyorsun da, senin kabul ettiğini biliyor mu o adam? Farkındaysan Asaf seni benimle birlikte sanıyordu."
"Seninle birlikteydim zaten Meriç."
"Sahra!"
Meriç'in sinirli sesi ile gülümseyip arkama yaslanıyorum. Doğru söylüyorlar. Ben bir şeyleri kabullenmiş olabilirim ama Aslan'ın bundan haberi yok. Of ama olmuyor işte! O anı unutamıyorum. Ahu'nun yüzündeki o sinsi bakışı silemiyorum aklımdan.
"Ay içim şişti. Hadi bitirin şu işinizi de çıkalım artık. Canım sıkıldı benim bu evde."
"Sen neden Burhan'ın yanında değilsin Sevilay?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
FanfictionAslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum. Onun üzerindeki sakinleştirici etkimin farkındaydım ama bu kendime sakladığım küçük bir sırdı. Şim...