" Görmeliydin Aslan! Arkası dönüktü ama buna rağmen fark edebildi kızı! Sandalyesinde yayık ayranı gibi yayılan o değilmiş gibi atmaca gibi fırlayıp yakaladı kızı kollarından! Nasıl refleksleri kuvvetli! Kendisi de öyle görünüyor zaten. Kızı tutuşunu görmeliydin.."
" Sen farkında mısın sabahtan beri öve öve bitiremediğin şey bu herifin kollarında bir kızı nasıl tuttuğu!"
" Ne alakası var! Mecburiyetten tuttu bir kere. İnsaniyet namına anlıyor musun! Gerçi nereden anlayacaksın, insanlık diyorum."
" İn arabadan."
" Aman çok meraklıydım senin kokuşuk arabana!"
Kaşları hayretle kalkan adamı ardımda bırakıp arabadan atladım. Atladım evet, çünkü Aslan beyimiz öyle küçük arabalardan hoşlanan bir erkek değil ne yazık ki. Gösteriş budalası ne olacak!
Büyük sokak kapısına yaklaşmama ramak kalmıştı ki kapı hızla açıldı. Tek bir Allah'ın günü bu eve anahtarla girebilecek miyim acaba? Anahtara da gerek yok aslında bir kerecik olsun zile dokunsam da yeter.
Kapıda yüzünü daha önce görüp görmediğimden bir türlü emin olamadığım bir kadını buluyorum karşımda. Elimdeki çantamı ve trenchimi verip içeriye geçiyorum. Her zamanki kadro yemek masasında oturmuş bizi bekliyor. Biz kim miyiz?
" Sahracığım hoş geldin yavrum, nerede senin ekürin?
Annemin bu sorusuna gözlerimi devirmeden edemiyorum. Az önceki sorunun cevabı tam olarak bu işte. Ekürim. Biz birbirimizin ekürisiymişiz. Aslan'dan bahsediyorum. Evet, az önce arabada Meriç hakkında ileri geri konuşan rahatsız herif.
İti an çomağı hazırla dedikleri olay tam olarak bu mu?
Az önce beni çileden çıkaran o değilmiş gibi salona girdiği gibi kolunu omzuma dolayıp beni kendine çeken ve güzel olduğunu sandığı o yamuk gülüşüyle masayı selamlayan çakma kuzenimden bahsediyorum.
Bence teyzemler bunu, ileride lazım olur deyip bana gün yüzü göstermemek için yapmışlar. Bilmiyorum başka bir işlevi yok bence.
Ben böyle düşünürken, benden ayrılıp masadaki yerini alıyor Aslan. Ben de hemen yanında oturup az önce kapıda gördüğüm yeni kızın, masadaki herkesin tadını çoktan öğrendikleri şu çorbayı önüme koymasını bekliyorum.
Ama hatun beni es geçip Aslan'ın tabağını alıyor ilk önce. Gözlerimi kısıp Aslan' a baktığımda maşallah keyfi epey yerinde duruyor. Az önceki varlık da gözlerini süze süze - üstte açık kalan üç düğmeden bahsetmiyorum bile- bırakıyor çorba kasesini Aslan'ın önüne.
Aslan hadi dese çorba tenceresinin içinde- neyse! Azra burada terbiyemi bozmayayım.
Az önce tek işlevinin beni deli etmek olduğunu mu söylemiştim. Unutun bunu. Daha çok kullandığı başka bir işlevi var bu herifin. Sanırım ne olduğunu gayet iyi anladınız!
...
Yemeğimiz her zamanki rutinliğinde geçip bittiğinde izin isteyip kalkıyorum sofradan. Merdivenlerin başına gelip yukarıya bakıyorum. Hadi ama! Sen dört senedir Meriç'le gözlerinle sevişmiş bir kızsın. Altı üstü otuz yedi tane merdiven mi çıkamayacaksın!
Kendimden aldığım gazla bir iki adım atıyorum ki ayaklarımın yerden kesilmesi bir oluyor. Lanet olasıca herif beni dizlerimden tuttuğu gibi atıyor sırtına. Dünyayı tersten görmeye başladığım ilk birkaç saniye düşünüyorum, neden ben diye!
Anne, baba! Neden beni seçtiniz ki o kadar çocuk varken!
Görüş alanımı kaplayan poposuna sağlam bir şaplak atıp basıyorum yaygarayı. Ne sanıyor bu adam kendini Allah aşkına! Yirmi üç yaşındayım ben! Koskocaman insanlar olduk hala bu eve geldiğim ilk günde yaşıyor kafasının içi.
Bütün debelenmelerime ve itirazlarıma rağmen, arkamızdan alkış tutup ıslık çalan ailemin de desteği ile beni bırakmak şöyle dursun, az öncekinin bir benzerinin tadına da ben bakıyorum. Adi herif!
" Aslan benimle evlenmek zorunda kalacaksın!"
" Az önce de sen yapmıştın aynısını, bu bir evlenme teklifi miydi yoksa!"
" Sen beni bırak da bak ben sana ne güzel teklif edeceğim o zaman!"
" Çok ayıp ama. İnsan kuzeniyle ilgili böyle fanteziler kurar mı hiç! Yakıştıramadım sana."
" Aslan!"
Çığlığım yarıda kesiliyor çünkü hiç de nazik olmayan bir şekilde ayaklarım zemine değiyor. Birden dünyam yine tepe taklak olduğundan başım dönüyor haliyle ve Aslan'ın yemeyip içmeyip çalıştığı ve sonunda hatrı sayılır bir hale getirdiği kollarından birine tutunuyorum.
" Hadi itiraf et bak burada biz bizeyiz, merdivenlerin başında kendini ikna etmeye çalışıyordun değil mi :D"
Birinin sizi kendinizden daha iyi tanıması bazen aşırı derecede sinir bozucu olabiliyor dostlarım, haberiniz olsun.
" Ay saçma saçma konuşma Aslan, aşırı yorgunum çekil de gideyim."
" Yok ya, kadın milletine yaranılmıyor, mümkün değil yaranamazsın yani. Biz sizi düşünelim kaç tane merdiveni-"
" Otuz yedi."
" Efendim?"
" Otuz yedi merdiven Aslan."
" Takıntılısın, yemin ediyorum takıntılısın!"
Ellerimi belimde sabitleyip dudağımın bir kenarını ısırıyorum ve hemen ardından vazgeçilmez bakışlarım geliyor. Bir omzumu hafifçe silktiğimde az önce öfkeden parlayan gözleri eski halini alıyor ve başını iki yana sallıyor.
Bu Aslanca tamam seni affettim, ne yapayım sana dayanamıyorum falan gibi bir şey. Aldığım yeşil ışıkla hemen yanağına hızlı bir öpücük kondurup odama çeviriyorum rotamı. Kapıyı kapatmadan hala orada durduğundan emin olduğum adama dönüp iyi geceler demeyi ihmal etmiyorum.
" İyi geceler, Asaf Aslan!"
....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
FanficAslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum. Onun üzerindeki sakinleştirici etkimin farkındaydım ama bu kendime sakladığım küçük bir sırdı. Şim...