Kafamı gömdüğüm yastıktan kulağımın yanında patlayan sesle kaldırıyorum. Sevilay kollarını bağlamış kalkmam için bekliyor başımda. Zar zor kaldırıyorum başımı ve oturması için yer açıyorum yanımda. Herhangi bir şey söylemeden oturuyor yanıma. Sehpaya fırlattığı şeyin bir dergi, kapağında Aslan'ın olduğu bir dergi, olduğunu gördüğümde eğilip alıyorum.
Röportajın olduğu sayfayı açıp Aslan'ın kurduğu cümleleri okuyorum onlarca kez. Tasarımlarınızda kehribar rengi çok ön planda diye başlayan bir soru çekiyor dikkatimi.
Kapağını katlayıp dizlerimin üzerine yerleştiriyorum ve dikkatle Aslan'ın verdiği cevabı okuyorum.
"Kehribar çok nadir bulunan, çok kıymetli bir taş. Benim için çok çok önemi olan bir taş." Aslan'ı düşünüyorum bu cümleyi kurarken. Muhtemelen sağ eli ensesine gitmiştir hemen. Her sıkıldığında olduğu gibi derin bir nefes alıp iki elini birbirine vurmuştur. Bu onun rahatlama meditasyonu. Kendi bunun farkında mı bilmiyorum ama ben her canı sıkıldığında, her sıkıştığında bu hareketi tekrarladığını biliyorum. "Kehribar bir taştan öte bir şey benim için. Bütün bu kıyafetlerin ve hatta benim, çıkış noktam. Hayat damarım."
Devamını okuyamayacağımı anladığımda dergiyi az önce Sevilay'ın fırlattığı yere bırakıyorum. Göçebe hayatıma Sevilay'ın evinde devam ettiğimden yerimden kalkıp bana tahsis edilen odaya gidiyorum. Yatağın bıraktığı küçük alanda sayısız volta atıp sonunda kendimi yatağa bırakıyorum.
Gözümün önündeki tek şey, Hasan Baba'nın mekanına son gidişimizde rakı bardağını masaya bırakıp umursamazca omuz silken bir Aslan.
"Şimdi de Kehribar diyorum." diyen bir Aslan.
Dirseklerimi dizlerime yaslayıp başımı ellerimin arasına bırakıyorum. Gözümü açıyorum kapatıyorum. Görüntü hiç değişmiyor.Aslan Aslan Aslan.
Dayanamayacağımı anladığımda hazırlanmanın en iyisi olduğunu anlıyorum. Sevilay'ın benim için aldığı elbiseyi giyiyorum üzerime. Evden çıkıp kuaföre gitmeyi düşünüyorum. Birkaç saate salonda olmalıyım çünkü.
Aslan.
Ne olur izin ver yaralarını sarayım. Kalbimde açtığın o koca yarayı sarmana müsaade edeyim.
İzin ver Aslan.
Saçlarımı gelişigüzel toplayıp odadan çıktığımda Sevilay'ı dergiye bakarken buluyorum. "Sen Meriç ile gelirsin herhalde? Ben erken gideceğim çünkü."
Sevilay başını sallayıp eliyle beni yanına çağırıyor. Gittiğimde gördüğüm fotoğraf gülümsememe neden oluyor. Dün bütün işleri sarpa sardırsam da üzerimdeki kıyafetin her santiminde sevdiğim adamın izinin olması mutlu ediyor beni.
"Şöyle birini bulacağım var ya dakikasında basarım nikahı."
"Atma. Nikah falan basamazsın sen kimseye. Yolda vazgeçersin Sevilay bilmiyorum sanki."
Sevilay dergiyi kapatıp yüzünü buruşturuyor. "Yıllarca çırpındım şu adamı fark et diye. Ama yok. Ha mermer ha senin kafan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
FanfictionAslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum. Onun üzerindeki sakinleştirici etkimin farkındaydım ama bu kendime sakladığım küçük bir sırdı. Şim...