Bardağa çarpıp duran kaşığın çıkardığı sesten başka bir ses duyulmuyor masada. Gözlerimi Meriç'in kahvesini karıştıran elinden çekemiyorum bir türlü. Bu onun ellerini çok beğendiğimden değil. Yani yanlış anlaşılmasın, Meriç'in ellerini elbette ki çok beğeniyorum ama bu sefer böyle dalıp gitmemin sebebi onun mükemmel elleri değil. Hemen sağ tarafımda oturan adam. Kafamı her kaldırdığımda bana ya da Meriç'e attığı sert bakışlara tosladığım adam.
Tam üstüne bastınız.
Aslan.
"Sen de bir kahve içseydin keşke Sahra, böyle boş boş oturuyorsun."
Ben ağzımı saçma sapan şekillere sokup yarım ağız gülümsemeye çalışırken Aslan'ın sesini duyuyorum.
"Sahra kahve içmez."
Aslan'ın sert çıkışı Meriç'in bir hayli şaşırmasına neden oluyor elbette. Çivitlerini çevreleyen kaşları hayretle havalandığında Aslan'ın tavırlarının ardında yatanı görmeye çalışır gibi uzun uzun bakıyor yüzüne. Boşuna bakma diyesim geliyor. Bu mendeburun hiçbir şeyini anlayamazsın. Ama demiyorum elbette.
"Peki, o zaman çay içsin. Meyve suyu, kola?"
Aslan sıkıntılı bir nefes alıp arkasına yaslanıyor. Tek elini turuncu saçlarının arasından geçirip gözlerini pazar gününün yoğunluğunun kapladığı kafede dolaştırıyor ve nihayet yeniden Meriç'e bakıyor.
"Sahra'ya dair en ufak bir fikrin yok değil mi?"
Sorduğu soru Meriç kadar beni de şaşırtıyor bu sefer. Ne yapıyor bu adam Allah aşkına! Uyarmak istercesine mırıldanıyorum. Belki anlar da susar diye düşünüyorum.
"Aslan-"
Elini kaldırıp yüzüme bakmadan beni durduruyor ve bir cevap beklediğini belli eder bir baş hareketi yapıyor Meriç'e doğru. Meriç de arkasına yaslanıp Aslan'a cevap verme girişiminde bulunuyor.
"Aslan Bey bakın-"
Aslan yeniden elini kaldırıp susturuyor Meriç'i ve giderek sinirlenmeye başladığını anladığım bir ses ile konuşuyor.
"Asaf."
"Efendim?"
"İsmim Asaf. Asaf Aslan!"
"Ama Sahra-"
"Sahra ile kendini bir mi tutuyorsun sen!"
"Aslan lütfen."
Giderek gerilen ortam iyiden iyiye yerime sinmeme neden oluyor. Aslan'ın bu tavrları da gerçekten iyice sinirimi bozuyor!
"Tamam. Tamam Sahra sıkıntı yok. Ben bilmiyordum. Afedersiniz Asaf Bey. Sahra konusuna gelirsek, evet. Onun hakkında sizin kadar bilgi sahibi değilim çünkü ne yazık ki biz biraz geç tanıştık. Ama onu iyice tanıyacak kadar zamanım var. Bir acelem yok. Kahve içmediğini, ne içtiğini ne yediğini sizin kadar belki sizden daha iyi öğreneceğim."
Meriç'in söyledikleri ile ağzımı yerinde tutamıyorum zira kulaklarıma doğru sağlam bir yolculuğa çıkıyor. Nasıl çıkmasın! Meriç şu an resmen beni Aslan'a karşı savunuyor. Ama Aslan bu konuda benim kadar mutlu görünmüyor burdan bakınca. Aksine, masanın karşı tarafına atlayacakmış da kendini zor tutuyormuş gibi görünüyor daha çok!
Aslan masaya eğilip kahvesinden bir yudum alıp yüzüme bakıyor. "Sahra, kahvemi nasıl içiyorum?" Sorduğu soru garibime gidiyor ama yıllardır içtiği kahveyi söylüyorum. "Sütlü. Şekersiz. Her zamanki gibi işte. " Başını sallayıp bir yudum daha içiyor ve arkasına yaslanıyor. "Doğru. Her zamankinden." Meriç'e bakıyor ve beni işaret ediyor gözleri ile. "Kahvemi nasıl içtiğimi bilir. Ne zaman ne yediğimi bilir. Ben de onun. Aldığı nefesi bilirim. Şu an aklından geçirdiği şeyleri tek tek bilirim." Bir süre duraklayıp yüzüme bakıyor. Aklımdan geçenleri bildiğini biliyorum. Sanki bu söyledikleri için özür diler gibi bakıyor bana ama söyleyeceklerinden geri kalmıyor. "Sahra kahve içmez Meriç. Çay da içmez. Çok zor durumda kalırsa açık limonlu içer. Onu da en fazla bir tane. Bitki çayı içer. Çok sever. Süt içer. Ve bunları ballı sever. Bol ballı. Her zaman içtiği vazgeçemediği şey ise vişneli meyve suyudur. Ama bu kapalı olanları içemez. Çünkü çok ekşi gelir. El yapımı sever. İçinde de mutlaka elma ister. Vişne elma. Okey?" Şaşkın bakışlarım arasında arkasına yaslanıp kollarını göğsünde birleştiriyor. "O yüzden Sahra bir şey içmeyecek. Bu da benden sana bir tüyo olsun. Benden daha iyi tanıyacaksın ya Sahra'yı, burdan başlarsın."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
FanfictionAslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum. Onun üzerindeki sakinleştirici etkimin farkındaydım ama bu kendime sakladığım küçük bir sırdı. Şim...