Karanlık salona bahçeden vuran cılız ışığın altında oturuyorum bir başıma. Yarım saat önce içtiğim ilaçların vücudumu uyuşturmaya başlamasını minnetle kucaklıyorum zira uykusuzluktan ölmek üzereyim. Sağ tarafımdan gelen seslerle başımı kaldırıp bakıyorum ve tam da beklediğim gibi merdivenlerden inen Meriç ile göz göze geliyorum. İki elini yanlarına doğru kaldırıp dudak büküyor. "Anca uyudu." Kurduğu cümleye gülümseyip başımı sallıyorum. "Bu çocuğu resmen inat küpü olarak doğurmuşsun Sahra! Ancak bu kadar benzeyebilirdi sana tebrik ediyorum! Resmen bütün emeklerim karşılıksız kalıyor ya!" Dudaklarımdan çıkan küçük bir kıkırtıyla elimi kaldırıp havada ona doğru uzatıyorum yanıma gelmesi için. "Öyle söyleme. Teknik olarak baktığında emeğin benden daha fazla." Bu karanlıkta bile parlayan masmavi gözleri ışıl ışıl parlıyor cümlemi duyunca. "Aslında bütün kahrını çeken sendin. Ben işin eğlenceli kısmında görev alıyorum malum!" Çapkın çapkın göz kırpıp bir de saçlarını havalandırınca daha yüksek sesle gülüyorum. Nihayet o uzun merdivenleri bitirip yanıma iniyor ve aynı benim gibi bacaklarını altında toplayıp koltukta bana doğru yan oturuyor. Gözleri yüzümü tarayıp nasıl olduğumu ölçmeye çalışıyor. Bunu fark edince yanağına uzanıp okşuyorum usul usul. "İyiyim merak etme." Yine de bakıyor uzun uzun. Tam olarak ne hissettiğimi anlamaya çalışıyor. "Sanırım uyumadan hemen önce ikna edebildim. Seni affetmişe benziyordu." Yüzümü kaplayan gülümseme genişlerken başımı sallıyorum iki yana. "Kıskançlıktan delirdi. O çocuğu hayatımda ilk defa gördüğüme ikna edemedim herifi resmen." Meriç tek kaşını kaldırarak bakıyor yüzüme. "Kıskançlıktan tek deliren o değilmiş gibi geldi bana." Söylediği şeyi duyunca gülümsemem donuyor yüzümde.
Piyanonun başında Araf'ın yüzüme dik dik bakışını gördüğüm an elim ayağım boşalmıştı. Neredeyse bir aydır görmediğim oğlumu karşımda ve o şekilde gördüğümde vereceğim tepkiyi kestirememiş bir de üstüne vücudumu ele geçiren aptal bir titremeyle baş etmek zorunda kalmıştım. Araf benden bir cevap beklemeden topukları üzerinde dönüp Meriç'e doğru koşarken arkasından bakıp kaldım bir tepki veremeden. Bakışlarım Araf'ı takip ederken ilk önce Hera ile ardından Asaf ile kesişti. İkisi de neler olduğunu anlayamayan bakışlarla bizi izlerken Asaf'ın yüzünde an be an oluşmaya başlayan öfkeyi seyrettim bir süre. Araf'tan çektiği bakışlarını Meriç'in üzerinde toplayınca anca o zaman farkına vardım. Meriç ile gözlerimiz kesiştiğinde bir kolunda Araf varken diğerinin benim için açık olduğunu gördüm. Sonrası malum.. Her ne yaptıysak paşamın gönlünü alamadık ve az önce yukarıda Meriç en sevdiğim seansı yaşarken ben burada tek başıma bahçenin karanlığını izliyordum.
Düşüncelerimden şakağına konan tüy gibi bir öpücük ile sıyrılırken gözlerimi Meriç'in uzun boynundan çekip gözlerine dikiyorum. Orada ne sakladığımı arıyor gözleri biliyorum. Yüzüme yayılmaya başlayan gülümseme ile başımı göğsüne yaslıyorum. "Gerçekten iyiyim Meriç." Sırtımda dolaşan elinin verdiği huzura kendimi bırakıp saçlarımın arasına kondurduğu öpücükleri sayıyorum içimden. "İkna olamıyorum." Belli belirsiz sallıyorum başımı. Aklından neler geçtiğini tahmin etmek çok da zor değil zira. Her gün konuşmamıza rağmen, buradaki her şeyi en ince detayına anlatmama rağmen içimde neler tuttuğumu bilmek istiyor. Öyle ne kadar kalıyorum Meriç'in göğsünde bilmiyorum. Bir süre sonra başımı kaldırıp karanlıkta bile pırıl pırıl parlayan gözlerine bakıyorum. Sağ yanağımdaki eline başımı yaslayıp göz kırpıyorum. Hemen gülümseyip alnıma bir öpücük konduruyor. "O zaman yarın sana bir balık ısmarlayayım?" Başını geriye doğru yatırıp minik bir kahkaha atınca gülmemek için dudağımı ısırıyorum. "Hasan Baban'ı özledin galiba ama.." Meriç cümlesini tamamlayamadan kulağıma çarpan sesle minik çaplı bir sıçrayış gerçekleştiriyorum. İkimiz de başımızı sesin geldiği yöne doğru çevirdiğimizde yerdeki anahtarını alıp doğrulmaya hazırlanan Asaf ile karşılaşıyoruz. Meriç yanağımdaki elini çekip bacaklarını indiriyor yere. Asaf'a bakınca yüzündeki öfkeden onun yeni gelmediğini düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
FanfictionAslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum. Onun üzerindeki sakinleştirici etkimin farkındaydım ama bu kendime sakladığım küçük bir sırdı. Şim...