Babam Ölmüş

598 54 46
                                    

Elimdeki kısa, yuvarlak bardağı döndürürken kurudukça kaşınan kan yüzünden öfkem kamçılanıyor gibi hissediyorum. Önümde duran süslü cam şişeye uzanıp boşalan bardağa bir yenisini eklemek istiyorum ama şişenin de aynı kaderi paylaştığını fark edince sesli bir küfür savurup oturduğum koltuktan destek alarak kalkıyorum. İlk önce ayakta duramayacağım düşünsem de birkaç saniye gözlerimi kapatıp sallananın yer olmadığına kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Gözlerimi açtığımda yalpalayarak atıyorum adımlarımı. Pencerenin kenarına gidip pervazdan destek alıyorum.

Gökyüzü en karanlık anında. Birazdan sabah olacağını anlıyorum. Birkaç saat sonra Hera uyanacak. Yüzümün halini görünce de bir sürü soru soracak.

Sıkıntıyla yüzümü sıvazlıyorum. Bu yaptığım hareket  canımı yaksa da önemsemiyorum. Canım, daha fazla yanamaz. Biliyorum.

Gözlerimi kapatıp pencereye yaslandığımda değil bir şişe bin şişe de içsem, Meriç'in kolunu sevdiğim kadına dolayıp dudaklarına bıraktığı o uzun öpücüğü unutmayacağım. O itin gözlerimin içine baka baka oğlumuz dört yaşına girdi deyişini unutmayacağım. Biliyorum.

Saatlerdir düşünmekten delirecek gibi oluyorum. Ne demek Hera'dan önce dördüncü yaş gününü kutlamak ne demek! Benimle birlikteyken Meriç'le-
Delireceğim! Gerçekten delireceğim! Nasıl olur ha! Nasıl yapar böyle bir şeyi! Benim evimden çıkıp onun evine mi-

Savunduğum yumruk cam yerine pencerenin pervazına geldiğinden kırılıp dökülen bir şey olmuyor neyse ki. Aklımdan geçirirken bile tamamlayamadığım cümleler yüzünden beynim sarsılıyor.

Ben yıllarca yaptığım adiliğin bedelini tek başıma öderken o, daha benimle birlikteyken yapmış yapacağını! İlk geldiğinde evliliğini annesine anlatırken söylediği gibi mutlu mesut dolaşmış sevgilisinin kollarında bütün dünyayı! Ben burda acılar içinde kavrulurken, aldığım her nefeste vicdan azabından çatlarken o daha buradayken, benim kollarımdayken o piçle birlikteymiş!

Ellerimi kısa saçlarımın arasına daldırıp bütün hıncımı onlardan çıkarmak ister gibi çekiştiriyorum. Hiçbir işe yaramıyor. Öfkem asla dinmiyor!

Üzerimdeki tişörtü parçalar gibi çıkarıp banyoya gidiyorum. Suyu en soğuğa ayarlayıp küvete girdiğimde ellerimi ve başımı duvara yaslıyorum. Buz gibi su sırtımdan akıp giderken yüzümü ısıtan gözyaşlarıma da bir küfür edip, bu sefer kendim için ağlıyorum.

•••

Başıma doladığım havluyla banyodan çıktığımda gece yaşanan onca şeye rağmen yüzümü büyük bir gülümseme kaplıyor. Bu hayatta her ne olurda olsun, yaşadığım her acıdan oğluma tutunarak sıyrılmayı öğreneli çok olduğundan, aslında tam da yaşanması gereken şeyler yaşandığı için kendime eziyet çektirmek yerine oğluma sığınıyorum. Onun sıcaklığında can buluyorum. Her zamanki gibi.

Meriç'in göğsüne yayılan buklelerine bakıp hepsiyle ayrı ayrı oynamak istiyorum. Sonra gözüm Meriç'e kayıyor. Bu halde nasıl uyuyor yıllardır çözemediğim bir şey. Araf, eğer Meriç yanındaysa ahtapot gibi yapışıyor adamın üzerine. Bir bacağı karnında, eli ise tam ağzının üzerinde duruyor. Galerideki milyon tane benzer fotoğrafa bir yenisini eklemekte bir sakınca görmediğimden hızlıca bir fotoğraflarını  çekiyorum. Telefonu kilitleyip yerine bırakıyorum ve madem uyuma anına şahit olamadım uyandırma seansının zevkini alayım diyerek yanlarındaki yerimi alıyorum.

Dakikalardır kaşınan avcuma engel olamayacağımı anlayınca ilk önce buklelerinden başlıyorum. Yakaladığım bir tanesini parmağıma dolayıp kendime doğru çekiyorum. Saçları çıkmaya başladığından beri en sevdiğim şey! Bukleleri çekip bıraktıkça o saçların hepsinin aynı anda sallanması çıldırtıyor beni mutluluktan.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin