Aslan çatalına doladığı spagettiyi kremaya iyice bulayarak atıyor ağzına. Hemen ardından büyükçe bir biftek de yanlarındaki yerini alınca bana dönüp göz kırpıyor. Keyfi yerinde tabi paşamın.
"Babacığım gerçekten, her şey annem ve teyzemin yanlış anlaması. Meriç'le aramızda katiyen bir şey yok."
Annem ağzından garip garip sesler çıkararak çatalını tabağının kenarına bırakıyor. "Ama senin kendisi için çok önemli olduğunu söylemişti bize." Aslan aşk yaşadığı yemeğinden bir saniyeliğine gözlerini kaldırıp anneme bakıyor ama annem kendini öyle bir kaptırmış ki fark etmiyor elbette. "Kız bana bak! Çocuğu red mi ettin yoksa!"
"Anne! Nereyi anlamıyorsun? Ortada bir teklif falan olmadı tamam mı! Bak Meriç de benim için çok değerli." Ben böyle söyleyince nihayet hayatının odak noktası o makarnaymış gibi davranmayı bırakıyor Aslan ve kolunu sandalyemin arkasına uzatıp bakışlarını yüzümde sabitliyor. Yine de dönüp bakmıyorum yüzüne. Çatık kaşlarını görmek istemiyorum. "Ama sadece arkadaşım olarak anladın mı? İnsanlar birbirleri için değerli diye illa evlenip çocuk yapmak zorunda değiller."
"Demet tamam yeter artık. Gitme benim kızımın üstüne. Sevmiyormuş işte çocuğu!" Babama uzaktan bir öpücük gönderip ben de Aslan'ın çok sevdiği makarnayı doluyorum çatalıma. Kremasını olabildiğinde süzerek ve elbette kimseye çaktırmadan koca koca duran biftekleri Aslan'ın tabağına atarak. "Projeniz bitti değil mi kızım? Mezuniyet yakın."
Genişçe gülümseyerek yaslanıyorum arkama. "Bitti babacığım. Ufak birkaç nokta var ama kısa sürede halledeceğiz. İki hafta sonra da mezuniyet var zaten." Babam bir şey söylemek üzereyken annem atlıyor hemen. Sanki az önce atarlanıp duran o değilmiş gibi neşeyle cıvıldıyor. "Buket bence Sahra'yı da alalım Milano'ya gidelim. Benim kızım her zamanki sorumsuzluğu yüzünden bize mezuniyet tarihini söylemediği için bu kadar kısa bir sürede bir şey diktiremeyiz elbette."
Yan gözle Aslan'a bakıyorum başını olumsuz anlamda sallıyor. Gitmemi istemediğini anlıyorum. Ya zaten ben de istemiyorum. Burdan kalkıp o kadar yol tepip mezuniyet elbisesi alıp dönecek miyiz!
"Bebeğim teyzen haklı. Bize uçağı ayarlatır mısın?"
Aslan genzini temizleyerek kolunu arkamdan çekip annesine bakıyor. "Anne. Uçağı ayarlatmak yerine Hera'ya elbise ayarlatsam? Bence daha mantıklı." Aslan Hera dediğinde annemin yüzünün düştüğünü görünce bir elimi Aslan'ın dizine koyup uyarmak ister gibi sıkıyorum. Aslan bana bakıp belli belirsiz bir gülümseme yerleştiriyor yüzüne ama bunu umursamadığını biliyorum. Nefret ediyor bana Sahra demekten. "Asaf iyi de şimdi bu projeden sonra Sahra'nın bütün arkadaşlarının ilgisi sende. Benim güzel yeğenim pişti mi olsun en özel gününde?"
Aslan sıkıntıyla bir nefes verip yüzüme bakıyor. Ne düşündüğümü anlamaya çalıştığını biliyorum. Annemle teyzemin Milano krizine girdiği aşikar ama benim mezuniyetimle ilgili başka planlarım vardı. Yüzümü sallandırıp vişneli elma suyumdan bir yudum alıyorum.
"Hera?"
Aslan'ın çatık kaşlarıyla yüzümü incelediğini gördüğümde onu üzmemek için gülümsüyorum. "Ben aslında, birkaç ay önce bir şey çizmiştim." Ben böyle söyleyince annem yine o sıkıldığı zaman çıkardığı sesleri çıkarmaya başlıyor. Nedense uyuz oluyor kadın benim bu yeteneğime. Aslan ise ilgiyle dinliyor beni. "Yani ama araya bir sürü şey girdi gösteremedim sana." Aslan'ın yüzü dalgalandığında araya giren şeylere gittiğini anlıyorum. Kendi arabamla beni gönderdiği günlere. Bu düşünce başıma bir ağrı saplanmasına neden olunca gözlerimi kısıp şakaklarıma masaj yapıyorum bir süre. Bütün gözler üstümde olunca tabi ağrıya katlanma yoluna gidip konuşmaya devam ediyorum. "Yani annecim, teyzecim, eğer siz çok istiyorsanız Milano'ya gideriz. Ama bence gerek yok. Aslan'ın kıyıda köşede kalmış bir sürü tasarımı olduğuna ben eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
Fiksi PenggemarAslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum. Onun üzerindeki sakinleştirici etkimin farkındaydım ama bu kendime sakladığım küçük bir sırdı. Şim...