Alyuvarlarımla Birlikte

654 56 0
                                    

"Özür dilerim Hera."

Aradan geçen iki güne rağmen, Aslan o günki halimi hiç unutmuyor. Şu anki gibi onu duymadığımı düşündüğü anlarda bana içinden geçenleri anlatıyor ve bu aralar hayattan aldığım en büyük zevk bu. Çıplak sırtımda dolaşan parmaklarını hissetmek vücudumda daha önce hiç bilmediğim yerlere dokunurken Aslan'ın göğsünde iyice yayılıp daha rahat bir pozisyona geçiyorum. "Bunu sana anlatamıyorum Hera. Ne yapayım kendimi rahatlatıyorum ben de." Gülümsemek istesem de uyandığımı anlamaması için yapmıyorum.
"Gözümün önünden gitmiyor günlerdir." Öfkelendiğinde yaptığı gibi ağzından uzun bir nefes veriyor Aslan. "Elin o adamın elinin içinde. Hera aklım almıyor. Anla beni. Yıllarca senden o herifi dinledim ben." O böyle söyleyince gözlerimi iyice sıkıyorum. Kendime sağlam bir yumruk atmak istiyorum ama yapmıyorum elbette. "Şirkette bokum çıkmış. Yüzünü göreyim rahatlayayım istiyorum. Bir heves geliyorum. Aşık olduğum o gülümsemen yüzünde. Ama o adama sunuyorsun fütursuzca. Delirdim Hera." Duruyor bir süre Aslan. Yine o ana gittiğini anlıyorum. Saçlarımın arasına bıraktığı öpücüğün ardından devam ediyor. "O adamın sana dokunduğunu gördüğüm an silindi sanki beynim. Ağzını burnunu kırayım istedim. Onu yok edeyim istedim Hera!" Başımın altındaki göğsü sırtımdaki o eli öyle bir geriliyor ki çatlayacak sanıyorum. Daha fazla o öfkenin içinde kalmasını istemediğimden uyanmaya başladığımı hissettiriyorum ona.

Kollarının arasında dönerken susuyor Aslan da zaten. Devam etmiyor konuşmasına. Birkaç saniye yüzümü göğsüne gömüp öyle kalıyorum. Sonra kaldırıyorum başımı. Artık uzmanlaşmış olduğum uykulu taklitlerimden biriyle daha göğsünden öpüyorum. Tam kalbinin üstünden. "Neden bu kadar hızlı?" Sinirlendiğini biliyorum ama benim bunu bildiğimi Aslan'ın bilmesine gerek olmadığından soruyorum. Aslan yüzündeki mükemmel gülümsemeyle sırtımdaki kolundan güç alıp ters döndürüyor beni. Sırtım yatağa değdiğinde Aslan da hemen burnumun dibinde bitiyor. "Senin yanında yavaş atması mümkün mü sence?" Burnunu burnuma sürterek kurduğu cümle karışmaya dünden razı aklımı başımdan alıp götürürken Aslan dudaklarıma yöneliyor. Ellerim hemen Aslan'ın ensesini bulduğunda Aslan büyük bir özlemle kapanıyor dudaklarıma.

Saniyeler sonra nefes almak için ayrıldığımızda Aslan dudakları bana değmezse yaşayamayacakmış gibi hissedercesine boynuma yöneliyor. Hemen ona yer açıyorum ben de. Bir elim o mükemmel sırtında gezintiye çıkarken diğeri ensesindeki saçlarla oyalanıyor. Ben kendimi kaybetmek üzereyken doluyor kulaklarımıza o çirkin melodi.

Aslan hiç önemsemese de benim kafam gidiyor çalan telefona. "Aslan."

"Hımm." Aslan cevap olmaktan çok uzak bir şekilde cevaplıyor beni. "Aslan kalk telefon çalıyor." Hiçbir şekilde dinlemiyor beni. "Aslan!"

"Siktir!" Aslan kalkıyor üzerimden ama öfkeden deliye dönmüş bir şekilde. Onu öyle görünce gülesim geliyor ama yapmıyorum tabii ki. Yataktan kalkıp çalan telefonu bulmaya çalışırken ben de çarşafı çekiyorum üzerime. Hala kendine gelemeyen Aslan ayağını yatağın ucundaki pufa çarptığında bir küfür daha çıkıyor ağzından. Gülmemek için dudaklarımı ısırmak zorunda kalıyorum zira şu anda ağzımdan çıkan en ufak bir kıkırtı ölüm fermanım demek.
Odadaki televizyon ünitesinin rafında duran ve nihayet susan telefonu alıp bana fırlatıyor. "O dudağını derhal serbest bırak Hera! Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim!"

Uysalca başımı sallayıp telefonumu alıyorum. Aslan banyoya giderken ben de arkasından bakıp bir iç çekiyorum. Arayan kimse ben de sağlam bir küfür edeceğim galiba. Bu sırada yeniden çalıyor telefonum.

"Yanlış bir zamanda aradım galiba." Meriç'in kahkaha atıp kurduğu cümle yüzümde sinirli bir gülümsemeye dönüyor.

"Meriç gerçekten kendini öldürtmeye çalışıyorsun."
Bir kahkaha daha atınca bu sefer ben de gülüyorum.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin