Avusturya'dayken Bazı Şeyler Oldu

616 65 27
                                    

Babasının kucağına sinmiş sakallarıyla oynayan küçük kızı izliyorum sakince. Buket Hanım dahil olmak üzere herkes pür dikkat beni izliyor. Annem bile son birkaç dakikadır çektiği acıyı unutmuş gibi bakıyor bana. Bakışlarımı zar zor çekiyorum Nil Hera'dan. Elimle yüzümü sıvazlayıp dirseklerimi dizime yaslıyorum ve eğiliyorum hafifçe. Ellerimi birleştirip bir süre tırnaklarımı inceliyorum. Bu şekilde bir yere varamayacağımı anladığımda başımı yerden kaldırıp anneme bakıyorum.

"Her şey çok ani oldu anne. Buradan gittikten sonra kendime yeni bir yol çizmek istedim. Zaten- zaten" toparlayamıyorum cümleleri dilim dolanıyor sanki. Aslan'a kaçamak bir bakış atıyorum ama onun pür dikkat beni inceleyen gözleriyle karşılaşınca daha da telaşlanıyorum ve hemen çekiyorum bakışlarımı.
"Zaten Meriç ve ben. Biliyorsunuz." Sonuna doğru sesimin kısılmasını engelleyemiyorum. Aslan ve benimle ilgili ne bildiklerini bilmiyorum ama bir dönem Meriç ile bir ilişkim olduğunu düşündüklerini hatırlıyorum. "Türkiye'den gidince bir süre Avusturya'da yaşadık." Aslan giriyor bu sırada araya. "Hallstat." Bakışlarımı yerden kaldırıp ona bakıyorum. O şehri ne kadar sevdiğimi hatırlaması canımı yakıyor. Bu sırada Nil Hera'nın alkışıyla gözüm ona kayıyor. "Babaaa! Hani geçen geceki masaldaki!" Çırpınan bacaklarına ve sevincine bakınca gülümsemem genişliyor.

Özlem, burnumun direğini sızlatıyor.

Aslan da gülümseyerek bakıyor kızına. "Hani premsle premses sonsuza kadar mutlu yaşıyorlardı." Aslan'ın kızına benim masallarımı anlattığını duymak içimi eziyor sanki. Bunu hissetmeye hakkım var mı yok mu bilemiyorum ama bu kızı izlemek öyle iyi geliyor ki bana. Babasının kucağından atlayıp olmayan eteğini tutarak dans ediyor salonun ortasında. Döne döne gelip benim önümde duruyor. "Babam ve güzellik tanrıçası. Sen biliyor musun onu?" Hiçbir şey diyemeden bakıyorum ufaklığa. Aslan kızaran gözleriyle bakıyor kızına. "Bazen Hallstat'ta bazen Olimpos'ta sonsuza kadar mutlu yaşıyorlar!" Dolmaya başlayan gözlerimi kırpıştırmaya gerek duymuyorum.

Olimpos.. Düşünme Sahra!

Gözyaşlarımın akmayacağını biliyorum.

"Hera gel babacığım bana."

Nil Hera arkasına dönüp babasına bakıyor. "Neden Dublin'e gitmiyorlar artık aşkım babam?" Elimle yüzümü sıvazlayıp küçük kıza elimi uzatıyorum. Tereddüt etmeden tutup gülümsüyor. "Seninle tanışmadık. Sahra benim ismim." Kıkırdayarak tutuyor elimi. "Benim ismim de Hera. Babamın güzellik tanrıçasıyım ama bunu söyleme. Yalnızca Hera demen yeterli." Gülümseyerek başımı sallıyorum. "Peki o zaman. Tanıştığıma çok memnun oldum Hera." Gülümseyerek arkasını dönüyor ve kırıta kırıta babasına gidiyor. Birbirlerine olan sevgileri bütün vücutlarından akıyor sanki. Kucağındaki çocuğun Ahu'nun kızı olduğunu bile düşünemiyorum. Öyle ısınıyor ki kanım alıp sarmalamak istiyorum.

Yapamıyorum.

"Devam edecek misin hayatım?"

Annemin sesini duyunca gözlerimi Hera'dan çekip ona bakıyorum. Heyecanını görünce daha fazla bekletmemek için devam ediyorum İstanbul'dan gittikten sonrasına.

"Avusturya'dayken baz şeyler yaşandı." Tam burada derin bir nefes almak istiyorum. Yutkunmaya çalışıyorum ama beceremiyorum. Kulağımda o makinenin tiz ve tekdüze sesi burnumda o yoğun hastane kokusu beliriyor yıllar sonra. Ayağa kalkıp camı açmamak için zorluyorum kendimi. "Bazı önemsiz şeyler." Elimle saçlarımı havalandırıp arkama yaslanıyorum ve derin bir nefes alıp sesimin tonunu daha iyi ayarlamaya çalışıyorum.

"Biz senin neden gittiğini biliyoruz nur yüzlüm." Annemi düşürdüğüm hale baktıkça içim daha da eziliyor. Hafifçe sallıyorum başımı. Yüzüme yerleştirmeye çalıştığım sahte bir gülümseme Hera'nın sorusuyla kasılıp kalıyor. "Aşık mı oldun yoksa sen de?" İstemsizce bakışlarım ona kayıyor. Aşık oldum demek istiyorum. Babana deli gibi aşık oldum Hera. Bakışlarım Aslan'a kayıyor. Öfkesi hala sabit kalsa da gözlerindeki kıvılcımları görüyorum.
Çok pişmanım. Özür dilerim ama hiç pişman değilim.

Biliyorum pişman olmadığını. Kızına her sarıldığında o kokunun her şeye değdiğini. Çok iyi biliyorum. "İşte o dönem biraz zordu benim için. Tahmin edersin annem." Annem öfkeli gözlerini Aslan'a çevirince hemen devam etme gereği duyuyorum. "Ama o zor dönemler benim kendime gelmemi sağladı anne. O kafa karışıklığımı dindirdi. Aslında." Yutkunuyorum. Yapmak zorundayım.  "Aslında kimi gerçekten sevdiğimi görmemi sağladı."
Aslan artık saklamıyor dolan gözlerini. Ama ben ona bakacak kadar cesur davranamıyorum. Ani bir şekilde kalkıyorum berjerden. "Bir yıldan fazla kaldık orada. Sonra Türkiye'ye gelmemiz gerekti."

"Sen buraya mı geldin?!"

Bu kısmı söylememeliydim belki de ama hikayenin sonu için bu kısmı da bilmeleri gerek diye düşündüm. "Gelmem gerekti anne. İki gün kalıp geri döndük. Türkiye'ye gelmeden önce de evlendik, konsoloslukta."

"Yani uzun süredir evlisin." Salonun içindeki yürüyüşüme son verip dönüp anneme bakıyorum. "Evet anne üç sene bitti." Salonda sessizlik büyüyünce anlatmaya devam ediyorum. Türkiye'den dönünce kısa bir Avrupa turu yaptık." Bu söylediğime içimden kahkaha atmak gelse de kendimi dizginleyip devam ediyorum. "Sonra en çok Dublin'i beğenince oraya yerleşmeye karar verdik." Hikayeyi böyle anlatınca öyle romantik ve eğlenceli geliyor ki kısa bir an gerçekten böyle mi yaşadık diye düşünüyorum. "Dublin'de her şey güzel gidiyordu. Tek sıkıntımız evde tıkılıp kalmaktı ve biz de bir marka kurduk." Annem bunu duyunca tek kaşı ilgiyle yükseliyor. Önceden bu yeteneğimden pek hazetmese de şimdi pek bir şey hissetmiyor galiba. "Bir çocuk giyim markası. Aras."

Annem geldiğimden beri ilk defa gülümsüyor ve oturduğu yerden kalkıp yanıma geliyor. Elime uzanınca ben de uzanıp tutuyorum elini. "Sahra! Neden çocuk giyim? Benim bir torunum mu var yoksa?" Annemin heyecanını görünce hayata dönmesi için gereken damarı bulduğumu fark ediyorum. Heyecanla bakan gözlerinden zar zor çekiyorum bakışlarımı ve salonda gezdiriyorum. Buket Hanım ilgisini kaybetmiş elindeki telefonla ilgilenirken Aslan koltuğun kenarına sıkı sıkıya tutunmuş bizi izliyor. Hera çoktan kaçıp gitmiş bir yerlere.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıyorum.

Zamandır diyorum.

"Evet anne. Bir oğlum var."

•••

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin