"Çıkıyorum ben de."
Sevilay ayaktayken bir yandan trençinin kuşağını bağlıyor bir yandan da kulağı ile omzu arasına sıkıştırdığı telefonun düşmesini engellemeye çalışırken akrobatik hareketler yapıyor. Tüm bunların arasında masadaki patates kızartmalarından ağzına tıkıştırabildiklerini de mideye indirmeyi ihmal etmiyor elbette.
"Selam söyle Turgay'a."
Beni başıyla onaylayıp ikimize de uzaktan birer öpücük gönderiyor ve koşar adım dışarıda kendisini bekleyen abisine yöneliyor. Sevilay'dan gözlerimi çekip karşımda mahzun mahzun oturan adama döndüğümde uzun uzun bakıyorum.
"Senin var bir karın ağrın."
Meriç dirseklerini yasladığı masadan güç alıp başını elinin arasına koyuyor. Sanki 24 25 yaşında genç bir adam gibi değil de üç çocuk babası hayatın sillesini yemiş bir halde oturuyor karşımda ve bu durum beni aşırı rahatsız ediyor. Elleriyle hafif hafif şakaklarına masaj yaparken alttan alttan bakıyor yüzüme.
"Çok mu belli oluyor?"
Başımı sağa yatırıp ciddi misin der gibi bakıyorum yüzüne. Aslan beni getirip buraya bıraktığından beri karşımda süt dökmüş kedi gibi oturuyor. Sevilay'ın yanında anlatmayacağını bildiğimden ben de tek laf etmiyordum ama buraya kadar. Artık konuşacak o Meriç Bey!
"Ben galiba-" durup derin bir nefes aldığında gözlerimi kısarak bakıyorum yüzüne. Sen galiba ne be adam çatlayacağım şimdi! "Ben galiba gidiyorum Sahra."
"Nereye?"
Yani bunu söylemek çok zor olmasa gerek değil mi? Yaz geldi tatile gidiyordur. Ne bileyim master falan ya da. Herkes her yere gidebilir ne bu adamın karın ağrısı!
"Bilmiyorum." Kaşlarım hayretle havalanırken arkama yaslanıp kollarımı göğsümde birleştiriyorum. Okey, bu beklediğim bir şey değildi işte.
"Ne demek istiyorsun Meriç? Biraz daha açık olur musun rica etsem."
•••
Ayaklarımı uzattığım kanepede tam karşımdaki duvara bakıyorum. Elimde olsa o duvarın içine girip arkadaşımı benden çalmaya çalışan herkesi oraya gömeceğim.
Başımın üzerine konan tüy gibi öpücükle sıçrıyorum yerimde. Ne açılan kapının sesini duymuşum ne de Aslan'ın yanıma gelene kadar çıkardığı sesi. Kafam bir yere takılınca böyle kendimi kaybediyorum dünyadan soyutlanıyorum sanki.
Aslan'a hafif yana kayıp yer açıyorum. O da yüzü bana dönük bir şekilde oturuyor. Yanıma oturur oturmaz sağ eli saçlarımı buluyor. O böyle yapınca gözlerim kapanıveriyor anında. Kapalı göz kapaklarımın arkasında gözlerimin dolu dolu olduğunu hissediyorum.
Tamamen sinirden!
"Neyin var güzelim? Geldiğimi bile fark etmedin."
Aslan'ın naif sesini duyunca aralıyorum gözlerimi. Göz pınarlarıma oturan yaşların akmaması için mücadele ettiğimi görünce Aslan'ın telaşı elle tutulur bir hal alıyor. Eğilip iki gözümden öpüyor hızlıca ve yüzlerimiz arasındaki mesafeyi açmadan konuşuyor. "Anlat bana. Biri bir şey mi yaptı?"
Hızla sallıyorum başımı sağa sola. Ben de sağ elimi yanağına yerleştirip çekiyorum kendime ve hızlı bir öpücük bırakıyorum dudaklarına. "Şimdi iyiyim sevgilim."
Aslan üzerimden kalkınca ben de doğrulup belimi yaslıyorum koltuğa. "Geç kaldın Aslan." Aslan gözlerini üzerimden çekip odanın içinde dolaştırıyor.
"Bana bir şey mi söyleyeceksin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
FanfictionAslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum. Onun üzerindeki sakinleştirici etkimin farkındaydım ama bu kendime sakladığım küçük bir sırdı. Şim...