Sabaha eren Kızılhan'ların evleri şaşılacak derece sakin ve sessizdi. Başkalarına göre bu sükunet normal ve alışılagelmişti. Fakat Kızılhan'lar için savaş öncesi silahların ucuna taktırılan susturucu vızıltısı denilebilirdi.
Evin büyük erkekleri yaşlılığın verdiği huzursuzlukla evde dertsiz tasasız yatamamışlardı. Erkenden uyanmış, dışarıya kendilerine meşgale bulmaya gitmişlerdi. Kadınlar ise bir hafta evvelden başladıkları hatimlerini aksatmamak için kısa süre önce mukabeleye çıkmışlardı.
Hemen ardlarından ise annelerinden izin alan Behiye'yle Vecihe çarşıya çıkmışlardı. Yakın zamanda hazzetmedikleri kuzenlerinden kurtulacaklardı. Nişan için kıyafet bakmalılardı.
Öte yandan evde kızacak, iş verecek kimsenin kalmamasıyla rahata eren Zülal, dizisinin başına geçmişti.
İkizler ise saat öğleye varmadan uyanmış, tüm gece gülüşen onlar değilmiş gibi dinç bir şekilde ayaklanmışlardı. Gardroplarının önüne geçmiş ne giyeceklerini tartılıyorlardı. Zülal'in de buluşmaya gelmesini isteseler de Cihan'dan ve Davut'tan çekindikleri için sormaya bile yeltenmemişlerdi.
Severek aldığı aynı model elbiselerini çıkardı Aliye askısından.
"Asiye maviyi sen giy ben de pembeyi giyeyim."
Birkaç askılık geride kalan bir diğer elbiseye uzandı Asiye ise.
"Hayır Aliye şu çifti giyelim. Sen kırmızı ol ben de yeşil."
"Kontrast renklerle renk körü mü yapalım çocukları?"
Haince sırıttı Asiye.
"Bizi görecekler ikizim. Bırak da kör olsunlar."
Gülüşmeye başlayan kızların sesi i, yan odadaki Cihan'ın uykusuz kulaklarını tırmalıyordu. Şeytan diyordu ki...
Neden bunu şeytan diyor olsundu? Basbayağı ilham gelmişti Cihan'a. Evet evet, bu fikir kesinlikle şeytandan çıkamayacak kadar masumdu.
Aliye'nin dün ütülediği gömleklerini çıkardı askılarından. Yatağının çarşafını açıp, içine alelade yerleştirdi. Uçlarını birleştirdiği çarşafı açılmaması için iyice düğümledi. Koca bir futbol topunu andıran yumağın içinde havasızlıktan boğulan gömleklerine hinlikle baktı.
"Güzel bir amaç için kurban edeceğim sizi."
Ansızın Abdullah'ın odasına dalıp, Taha'ya fırlattı. Elindeki telefonu şarja bırakan Abdullah eğlencenin kokusunu almış, nereden geldiğini anlamadığı pasla kendini sahada Neymar sanarak çalıma çıkmıştı. Şevke gelen Cihan'ın bağırtıları halı saha maçındaki esnafı andırırken, Taha bir taraftar edasıyla kendini yırtıyor, eline gelen yastıkla şike yapmaya yelteniyordu.
Nihayet kızlar sade giyinmekte karar kılmış, üstlerini giyinmişlerdi seslere aldırmadan.
Aliye'nin siyah elbisesinin üzeri baştan aşağı küçük kırmızı çiçeklerle kaplıyken, Asiye'nin kahverengi elbisesi turuncu çiceklerle bezenmişti.
Başlarındaki gündelik eşarplarıyla şal seçerlerken, kapıları tıklatılmıştı. İçeri terle kaplı giren Cihan, elindeki ruhunu teslim etmiş gömlekleri Aliye'nin önüne fırlattı.
"Hepsi. Dümdüz. Olacak." dedi.
İçine yansıyan gülümsemesini ve memnun bakışlarını alarak girdiği gibi de çıktı.
Ağzı sonuna kadar açılan Aliye, bayılmamak için ikizine yaslanırken, dün ütülediği gömleklerden birini eğilerek aldı.
"Allah'ım!" diye inledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum Çiçeği ~BİTTİ~
General FictionKızılhan Surları... İçinde kocaman bir aile. Dışında kalın surlar. Derinlerinde ise can yakacak olan sırlar. Kızılhan surları yıllar sonra yalanları farketmeye başlayan çocuklarının büyümesiyle alacaktı ilk darbelerini. Ve her şeye rağmen aşka tutu...