Gençler çıkmaya hep beraber yeltenince gidecek olan kişiyi seçmek gerekmişti. Kimse geri çekilmeyince Benan'ın önerisiyle her evden bir kişi gidecek olarak kararlaştırıldı. Vahit Bey'in evinden Cihan, Cebbar Bey'in evinden Ali Ömer, Ethem Bey'in evinden ise tabiiki Vahab seçilmişti. Davut kendi evinden kendini seçerken kiracıların adına Serkan gelecekti. Fakat Hasan Bey'in evinden seçilecek biri yoktu. Benan bebeğini bırakamazdı. Vecihe ve Behiye burada değildi. Onların adına kızlardan birinin gelmesi kararlaştırılmıştı.
Zülal hemen atıldığında Aliye karşı çıktı. İkisinin de kendince haklı nedenleri varken Davut Asiye'yi seçmişti. Aralarından en aklı başında ve uyumlu olduğu için. Arabalara yürürlerken Vahab hafifçe yaklaştı Asiye'ye.
"Sırf seni seçsin diye bilerek sustun değil mi?"
Asiye gülümsemekle yetinmişti. Vahab onu tanımaya başlamıştı. Bu gerçekten hoşuna gidiyordu. Kimse farketmeden yüzündeki gülümseyi silmişti.
Nihayetinde geride kalan kızlar Mahmut'a emanet edilmiş, Davut'un aracının yanına gidilmişti. Davut hemen sürücü koltuğuna geçti. Ali Ömer de yanında yer almıştı. Arka koltuğa ise Cihan ve Serkan geçmişti.
Vahab için arkadaki gençler sıkıştığında Asiye'ye yer kalmamıştı. Ali Ömer camdan başını çıkarıp kızkardeşine baktı üzgünmüş gibi gözükmeye çalışırken.
"Bence en doğrusu senin de kalman. Görüyorsun ya yer yok."
Asiye hayalkırıklığıyla başını eğdiğinde Vahab arka kapıyı hışımla açıp çıkmıştı bile.
"Cihan'ın ter kokusuyla yolculuk yapacağıma kendi arabama binerim daha iyi," diye bağırdığında herkes şaşırmıştı.
Cihan ister istemez tişörtünü kokladı. Ter falan kokmuyordu. Aracına giden Vahab'a ters ters baktı. Amacı neydi bu delinin?
"Artık istemediğim kadar yer var, geliyorum."
Asiye, Ali Ömer'in ona cevap vermesini beklemeden Vahab'ın arabasına koşmuştu. Ön koltuğa oturdu hemen gülümseyerek.
"Benim için yaptın değil mi?"
Vahab cevap vermek yerine tebessüm etmişti. Kornaya basıp Davut'a ilerlemesini söyledi. Yeri Cihan biliyordu ve diğer araçtaydı. Onları takip edecekti.
Davut'un aracı nihayet Ali Ömer'in Vahab'a olan küfürleriyle yola koyulduğunda onları bekleyen kaderin çarkları hızlanmaya başlamıştı bile. Kendilerini ne bekleyeceğini hiçbiri bilmiyordu, bilemezlerdi de. Ancak geleceği görme yetisi insanoğluna bahşedilmiş olsaydı şüphesiz biriledi onları durduracaktı can havliyle.
🍂🍂🍂🍂🍂
"İşte burası."
Cihan'ın söylediğiyle her iki araçta bir evin önünde durmuştu. Dıştan koruyan demir parmaklıkların ardında bile haşmeti belli olan üç katlı eve yan yana dizilmiş gençler yutkunmayı unutmuşçasına bakıyorlardı.
"Şimdi ne yapacağız?" sorusu Cihan'dan çıkmıştı. "Öyle elimizi kolumuzu sallayarak Ali kardeş senin adın her yerde karşımıza çıktı, bizim ailenin durumu da böyle böyle ondan geldik diyemeyeceğimiz için bir şey düşünmeliyiz."
Ali Ömer ve Davut aynı anda birbirlerine bakmışlardı. Söze dökmeye gerek kalmadan başlarıyla onaylamışlardı düşüncelerini. Serkan anlamazca Vahab'a bakmıştı. Akıllarından ne geçiyordu bunların?
"Tam da öyle yapacaklar," diyerek konuya açıklık getirmişti Vahab nihayetinde.
Cihan ve Serkan şaşkınca baktılar. Gerçekten içeri girip bunları söyleyecek değillerdi, değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum Çiçeği ~BİTTİ~
General FictionKızılhan Surları... İçinde kocaman bir aile. Dışında kalın surlar. Derinlerinde ise can yakacak olan sırlar. Kızılhan surları yıllar sonra yalanları farketmeye başlayan çocuklarının büyümesiyle alacaktı ilk darbelerini. Ve her şeye rağmen aşka tutu...