Sonraki gün Kızılhan kızları için cehennem öncesi simülasyonu gibiydi. Güneş azapları olmuş camdan dışarı uzanan eli anında yakıyor, rüzgar tatilin rehavetine kapılmış ortalarda görünmüyordu. Biçare kızlar ise temizlik cezasına çarptırılıyordu.
"Anne!" diye yalvarmaya başladı Zülal. "Zaten kabul etmeyecekler. Bu kadar temizlik neden?"
Ayağının dibindeki camsili tuttuğu gibi kızının kucağına fırlattı Aysun hanım.
"Kabul etmeyeceklerse etmesinler. Sonra millet niye olmadı sizin iş dediklerinde kusur bizde mi olsun? Desinler evleri pırıl pırıl, kızları tertemiz ama biz alamadık."
"Sizdeki şu egonun yarısı ben de olsa evi tek başıma temizlerdim."
Ve alışıldığı üzere hanımların biz sizin zamanınızdalarla başlayan cümleleriydi. Aliye süpürgeyi aldı, Asiye ardından viledayla sildi. Behiye camları dıştan, Vecihe içten temizledi. Zülal dağınıklığı toplayıp, eşyaların tozunu aldı. Vakit ilerledikçe, iftara sayılan saat azaldıkça daha da çok baskı yaptı kadınlar. Üstüne bir de yemeğe başlanacaktı. Bugün misafirlere yapılacak olan tek bir ayıp diğer kızların kaderine eksi çentikler olarak yazılırdı.
Vecihe'ye gelen taliplerinden hangisini seçmesi gerektiğini gizli gizli soran Behiye ara ara kaytarırken, kadınların görüş açısından çıktığı anda kendini yere atıyordu Asiye. Keza Aliye de süpürgeyi açık bırakarak örtbas ediyordu ufak molalarını. Zülal ise her an kafasında saydıran yengesi Cemile hanım yüzünden nefes dahi alamıyordu.
Bu temizlik can çıkmadan biteydi, yeterdi kızlar için.
🍂🍂🍂🍂🍂
Evin büyük erkekleri de Hacer hanımın evinde toplaşmış, durum hakkında konuşuyorlardı.
"Hiç iyi olmadı," dedi Hasan bey tekrar tekrar.
Buluşmaya gidilmişken, heleki sonucu olumluyken kız vermemek sorunun gençlerde değil ailede olduğunu gösterirdi. İki taraf arasında olmayan bir düşmanlık ilan edilmişcesine bir tavır almak demekti. Bu gerçekten de hiç iyi olmamıştı.
Kızlarının kararına karışmaması gerektiğini bilen Cebbar bey tartışma çıkmasın diye susarken Vahit bey kaşlarını oynatarak susmasını işaret etti abisine. Reddecekleri gençler alelade birileri olsa mevzu bu kadar uzamayacaktı. Ama tek ablalarının eşiyle kan bağları olması artniyet aratacaktı verilen kararda. O da bunu biliyordu. Ama elden ne gelirdi. Bu yaştan sonra zorla bir yuva daha kurduramayacaklardı.
"Ne kaş göz yapıyorsun Vahi?t!" diye parladı Hasan bey sonunda. "Ethem açgözlüsü yeğenlerini Vahab'tan ayırmıyor. Yalandan ortalığı karıştıracak bilmiyor gibi yapmayın."
Sabır dilercesine başını sağa sola salladı Cebbar bey. "Ne yapayım abi? Sırf olay çıkmasın diye zorlayayım mı kızları?"
"Ne zorlaması Cebbar!" diye parladı Hasan bey gençliğimdeki gibi. "Mevzu benim kızlar olsaydı ben kararı verdikten sonra zor mor kalmazdı ortada. Behiye de Vecihe de ben he dediğim an çeyizleri açarlardı. Sıkıntı sensin sen! Karının karşısında da kılıbıksın, kızlarının karşısında da! Bu yıllardır böyleydi."
Hiddetlenen Cebbar bey yerinden kalkmaya yeltendiğinde Vahit bey araya girdi hemen.
"Kendinize gelin!" diye ikaz etti kardeşlerine teker teker bakarken. "Geçmişi deşip durmayın. Ne yeri, ne de zamanı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum Çiçeği ~BİTTİ~
General FictionKızılhan Surları... İçinde kocaman bir aile. Dışında kalın surlar. Derinlerinde ise can yakacak olan sırlar. Kızılhan surları yıllar sonra yalanları farketmeye başlayan çocuklarının büyümesiyle alacaktı ilk darbelerini. Ve her şeye rağmen aşka tutu...