~|36.BÖLÜM|~ : Elveda Huzur (I)

656 71 46
                                    

Kızılhan'ların dünürleri ay yüzünü göstermeden damlamıştı surların ardına. Behiye'yle Vecihe'nin eli ayağı birbirine dolaşıp evi yıkma raddesine gelene kadar da oturmuşlardı. Zülal ikizleri peşine takmış bir o işe bir bu işe koştururken nihayet gece olmadan gitmişlerdi.

Kızılhanlar yerlerine rahatça oturmayı düşündüklerinde gecenin şerri yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyordu. Cenk'in yardımıyla yatağına yatan Zehra maraton koşmuşçasına yorulmuştu birkaç ev öteye gitmiş olduğu hâlde.

"Su vereyim mi?"

Başını salladı Zehra olumluca. Cenk de suyu getirmeye indi mutfağa. İyiden iyiye büyüyen karnı yüzünden çoraplarını çıkaramayacağını bildiği için yeltenmemişti bile. Çoktan şarj olmuş telefonunu aldı eline.

"Neye bakıyorsun gece gece?"

Gelen banka mesajlarını, reklamları, kampanyaları üstünkörü okuyup siliyordu Zehra, Cenk'in verdiği suyu içmeden evvel.

Üzerindeki hırkayı çıkarıp karısının ayaklarını yatağa kaldırdı Cenk. Çoraplarını çıkardı izin istemeden.

"Geç oldu. Sabah hastaneye..."

Karısının telefona bakışının dehşete döndüğünü göründe cümlesini devam ettirememişti. Telefonu çekti elinden, ekrana baktı hemen.

'Bu son kaçışındı. Buldum. Üç gün içerisinde gelmezseniz o surları başınıza yıkarım!'

Gözleri öfkeden kararan Cenk bakışlarını karısına çevirmişti.

"Zehra!"

Fakat Zehra'nın onu duyacak hâli yoktu. Yutkunamadığı bir yumru genzinde yer işgal ederken alamadığı nefese muhtaç yanıyordu ciğerleri. Cenk tuttu kollarından hışımla.

"Zehra kendine gel!"

"Cenk..." dedi Zehra nihayet o yumruyu yutarken. Yaşlar ard arda hücum etti gözlerine. "Buldu yine."

"Hişş... Sakin ol," dedi karısının yüzünü avuçları arasına şefkatle alırken. "Ben halledeceğim demiştim."

"Üç gün diyor. Surları başınıza yıkarım diyor, Cenk."

"Öncesinde ben dünyasını başına yıkmazsam..."

Zehra hararetle atıldı.

"Sakın! Cenk bak sakın! Seni de kaybedemem. Buna dayanamam."

Karısının sanki teni kör bir bıçakla yüzülüyormuş gibi acı çekişi çehresini esir almıştı. Lanet etti Cenk. O adamı kendi elleriyle gebertmeden huzuru bulamayacaklarını biliyordu. Babasının son nefesinde ettirdiği yemin, karısının korkusu, annesinin tek dayanağı olması ve doğmamış iki güçsüz yavrunun muhtaçlığı dibe çeken bir bataklıktaymışçasına vücudunu kaplamıştı. Fakat ruhu bozkırlarda dörtnala koşan bir tay gibi deliydi. Durmak istemiyordu. İntikam almak varken kaçmak, saklanmak istemiyordu. Kurtulmak varken boyun eğmek istemiyordu. İşin ucu ona ne kadar dokunuyor olacaksa da huzurlarını bozacak her tehditi yok etmek istiyordu. İstiyordu da istiyordu. Fakat elini sımsıkı tutan affedemediği kadın ona izin vermiyordu. Gidersen dayanamam, yok olurum diyordu. Mutluluğuna tahammül edemeyeceği sevdiğinin göz yaşlarıyla kahroluyordu. Hışımla kalktı yerinden. Az evvel içi su dolu olarak getirdiği bardağı kavradı. Havaya kaldırdı öfkeden kızaran suratını parçalarcasına. Fakat fırlatamadı.

Zakkum Çiçeği ~BİTTİ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin