"Kızım bari yüzünü görseydin adamın."
Şiddetle başını kaldırdı Zülal. Dakikalardır aynı konudan istikrarla sapmadan nasıl konuşabilirdi bir insan?
Şayet ikiz iseler bu süre sonsuza dek sürebilirdi.
"Aliye, Asiye... Vallahi keserim bileklerimi görürsünüz adamı!"
Dehşetle gözleri açıldı birbirlerine yansımaları kadar çok benzerken her sene daha da farklı görünen kardeşlerin.
"Yemin ederim sustum- Yeminle susuyorum," dediler birbirlerini tekrar ettiklerinin farkında olmadan.
Elindeki bıçakla salatalıkları küp küp doğramaya devam etti Zülal. Beyni iki parçaya ayrılmış, çatlaklarından nöronları firar etmeye yüz tutmuştu. Hayır isyan etmek gibi olmasın ama Allah iki tane yaratırken tekine dil diğerine kulak verseymiş insanlık rahat edecekmiş. Tövbe Haşa!
"Aman Asiye... Bırak ne zaman bizim sözümüzü dinledi ki," dedi Aliye farz olsa susma orucunu tutamayacak diliyle.
'Susmuyorsunuz ki, dinlemeyecek olayım,' diye içinden geçirirken Zülal, konuşmayı yancısı Asiye devralmıştı.
"Dinlemese ne olacak sonunda merakına yenik düşecek işte."
Gözlerini bayıp, domateslere geçiş yaptı Zülal. Tatlı olduğuna emin olduğu biberleri Aliye'nin önüne iterken, soğanı doğramaya başlamıştı Asiye.
"Adı neymiş?"
Dakikalar sonra Zülal'in meraklı sesini duyan kızkardeşler gülüşmeye tutulmuşlardı.
"Atakan," dedi Asiye. "Atakan Balcı," diye de tamamladı Aliye.
"Hani şu Otomotivcilerin ortanca oğlu?"
"He ya, vın vıncıların oğlu," derken Asiye'nin kahkaları yankısı Aliye'ninkilerle buluşmuştu.
Mutfak kapısının önünden geçen Zehra, kızkardeşlerin enselerine gelişi güzel indirdi okkalı tokatını. Acıyla sızlanırken kızlar, Zülal gülmemek için dudaklarını ısırıyordu.
"Te yukarı kadar geliyor kıkırtılarınız Allah'ın çifte cezaları. Millet sevinçten uçtuğumuzu sanacak. Hani terbiyeniz, hani edebiniz?!" diye ayıplayarak çıktı.
Ablasının uzaklaşmasını seyreden Zülal, gözleri dolu dolu olmuş kuzenlerine doladı kollarını.
"Sizi o kadar da uyardım ama."
"Bırak Zülal! Zaten hep terbiyeli kızlar siz oluyorsunuz, biz hep terbiyesiziz anasını satayım,"
Aliye'nin ensesine ikinci tokatı indiren Zülal, daha sonrasında üzerindeki mutfak önlüğünü çıkarmıştı.
"Tamam hadi görelim vın vıncıların oğlunu," diye de ekledi sırf kuzenlerinin gönlünü alabilmek için.
Sanki tokadı yiyip, azarı tatlı niyetine tadımlayanlar onlar değillermiş gibi sevinmişti kızlar.
İkizlerle Zülal arasında bir sene sayılabilecek kadar ay farkı bulunmasına karşın üçüz gibi büyümüşlerdi. Sinsice iki çift göz taradı koridoru ilk. Zülal'e geçmesi için onayı verildi. Üç kızda aynı anda parmak uçlarına yükselerek, takılmamak için eteklerini toparladılar.
Üç katlı müstakil denilecek evin giriş katı kiler ve soğuk depo olarak kullandıkları odaya ek bahçeye açılan mutfakla geçiştirilmişti. İkinci katı bir oturma odası (kadınlar için), haddinden geniş salon (erkekler için) ve de iki ebeveynin odasıyla tamamlanmıştı. En üst kat ise evin kızları ve de yeni gelinleri için eklenmiş, çocuğa çocuğa karışmış gelinlerini uğurlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum Çiçeği ~BİTTİ~
Ficción GeneralKızılhan Surları... İçinde kocaman bir aile. Dışında kalın surlar. Derinlerinde ise can yakacak olan sırlar. Kızılhan surları yıllar sonra yalanları farketmeye başlayan çocuklarının büyümesiyle alacaktı ilk darbelerini. Ve her şeye rağmen aşka tutu...