Sabah ilk ışıklarıyla aydınlatmaya hazırlanırken yeryüzünü hemen hemen gençlerin hepsi uyanıktı. Hangisinin uyuyabilmesi beklenebilirdi ki zaten?
Sırrın ne olduğunu bilmeyen Zülal, varlığından çok getirisinden korkuyordu. Gece boyunca Ali Ömer'i vazgeçirmek için çabalamıştı. Kati bir şekilde karşı çıkan Ali Ömer ise sırrın saklanmasının onlara daha fazla zarar vereceğini düşünüyordu. Bir bilinmezlikle geçen ömürlerinden heba edilmiş bir oyun senaryosundan farkı olmayacağında diretiyordu.
Zehra'nın gelişi için heyecanlı olan Aliye, Cihan'ı alacakları hediyeler için mesaj yağmuruna tutarken, uzandığı yerden tek cümlelik cevaplarıyla sinir etmekten hoşnuttu Cihan.
Kiracıların oğlunun ona kafa tutuşuna sinir olan Vahab, Asiye'nin de ondan taraf olmamasıyla kudurmak üzereydi. Kimse onun ne demek istediğini anlayamıyor muydu? Doruktaki duyguları yüzünden yatakta kıvranmaya devam ederken ondan yana uykusuz kalan Asiye de cam önünde bekliyordu.
Kurtarabildiği çiçekleri saksılara ekmişti. Fakat sorunları bitmiyordu. Onun penceresinin önü bahçeye bakıyordu. Çiçekleri direkt güneş ışığına temas edemeyecekti yine. Mahmut'tan onlara bakmasını rica edip edemeyeceğini düşündü. Sonrasında silkelendi. Ona ne kadar yardım ediyor olsa da dürüst değillerdi. Sakladıkları şeyler vardı. Güvenmemeliydi Asiye.
Abdullah'ın gün içinde gidip Serkan'ın odasında buldukları kitli kutunun yaptırdıkları benzerini ve anahtarını almasını tembihlemiş olan Davut, Benan'ın hışmına uğramıştı. Karısına göre bu yaptıklarıyla ailelerini küçük düşüreceklerdi. Kimsenin ne sakladığı onları ilgilendirmemeliydi. Direten Davut ise yatak odasından kovulmuş, misafir odasına sabahlamaya terk edilmişti.
Sanem'in odasında yatan Açelya'yı düşünen Mahmut, Asiye'ye daha ne kadar yardım etmesi gerektiğini bilmiyordu. Vahab'ın gözlerini açmak onu daha çok üzebilirdi. Karşılık vermeyecekse şayet Asiye'nin sevgisini afişe etmekten ileri olmayacaktı çabası. Peki ya Açelya? Uyumuş muydu?
🍂🍂🍂🍂🍂
Birkaç adımda beyaz duvara değdi ayak uçları. Geri döndü Cenk. Birkaç saçma adımla da diğer duvara denk gelmişti. Tekrar döndü. Tekrar. Tekrar.
"Beyefendi!"
Hemen yanında seslenen sekreterle durdu Cenk'in yanan tabanlarına inat kanamayan ayakları.
"Ne oldu?" dedi telaş karışmış sükun duruşu.
"Giriş işlemlerini yapmalısınız. Hastanın yakınısınız değil mi?"
Sekreterle masasına doğru yürüyen Cenk başını salladı. Gözü acil müdahale odasından uzaklaştıran sekreter lobisinde aklı durmak üzere kapısı kapalı odadaydı.
"Hastanın kimliği?"
Birkaç saniye isteyip arabaya koştu. Zehra'nın çantasını alıp geri geldi. Kimliği çıkarıp uzattı.
Elini çantaya uzattığında parmaklarına bulaşan çikolataya baktı. Yüzünü kaldırdı. Kapısı ona hâlâ açılmamış olan odaya baktı. Elini zaten kana bulanmış olan pantolonuna sürdü.
"Şikayet formunu doktorunuz dolduracak."
"Peki... Nesi var? Yani o kadar kan..."
Bir sonraki hastanın kimliğini alan sekreter doktorun odasını gösterdi boştaki eliyle.
Elindeki çantayı hırsla sıkan Cenk, Zehra'yı aldıkları odanın kapısının önünde beklemeye devam etti.
Dakikalar geçti. Kimse onu bilgilendirmek için bile çıkmadı. Gözleri dolup, görüşüne engel olurken, olduğu yere çöktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum Çiçeği ~BİTTİ~
General FictionKızılhan Surları... İçinde kocaman bir aile. Dışında kalın surlar. Derinlerinde ise can yakacak olan sırlar. Kızılhan surları yıllar sonra yalanları farketmeye başlayan çocuklarının büyümesiyle alacaktı ilk darbelerini. Ve her şeye rağmen aşka tutu...