Serumun yavaşlığına sinirle bakan Vahab, hemşirelerin yoğun olduğu bir an da akışı hızlandırmıştı.
"Hey!" diye uyaran yan sedyede uzanan Asiye'ydi.
"Sen uyumuyor muydun?"
"Şu stresle iki gün uyuyamam ki."
"Korkma demedim mi ben? Bak Ali'yle konuştum. Sesi normaldi," dedi Asiye'yi rahatlatmak için.
"Hiç sanmıyorum ama."
Bir süre sustular. Vahab genç kızın korkusunu biliyordu. Her hareketinin ardındaki yanlış yapmama titizliğini de anlayabiliyordu.
"Ağrın var mı?" diye nihayetinde sessizliğe dayanamayarak.
"Pansumanı yapan hanım abla az biraz nazik olsaydı daha iyi olabilirdim," dedi Asiye'de kendinden kaynaklı gergin havayı dağıtmak adına.
Gülümsedi Vahab. Yüz üstü yattığı sedyede boynunu Asiye'ye doğru çevirmişti. Acilin kalabalığında yan yana uzanmamış olsalardı birbirlerini duymaları mümkün olmayacaktı.
"Asiye?" dedi sorarcasına.
"Efendim?"
"Hani çukurdayken demiştin ya bana 'Sen ne anlarsın sevmekten?' diye."
Göğsü aldığı derin nefesle kalkıp inmişti Asiye'nin. "O... O anlık öfkeyle ağzımdan çıkmıştı. Ben gerçekten özür..."
Serum takılı olan kolunu kaldırarak susturdu Vahab, Asiye'yi.
"Özür dileme. Haklıydın. Ben sevmek ne demek bilmiyorum. Bakma öyle anlamazca. Birini gerçekten sevmek ne hissettirir bilmiyorum."
Gözlerini kaçırdı Asiye. "Aslında bakarsan ben de bilmiyorum fazla. Yani... Bildiğimden değil bir kitap da okumuştum. Bir karakter vardı orada böyle..."
Asiye'nin kararsız bakışlarına cesaret vermek istedi Vahab, dizlerinin üzerine oturup tüm dikkatini Asiye'ye verdi. "Hangi kitap? Nasıl bir karakterdi?"
Asiye de Vahab gibi doğruldu oturduğu yerden. Bir kitap ismi uydurmaya çalıştı. Aklına rüyası geldi. Gözlerini Vahab'ın gözlerine dikti.
"Zakkum Çiçeği diye bir kitap. Yazarını tanımazsın. Öylesine bir kızcağız. Yazmış bu romanı ama orada bir karakteri var adını tam hatırlamıyorum kurgu baya kalabalıktı. Neyse ben o karakterin aşkından okuduğum kadarıyla biliyorum birini sevmenin ne hissettireceğini."
"Ne hissettirirmiş?"
Elini kalbinin üzerine koydu Asiye. "O karakter böyle küçük bir çocukken sevmeye başlıyordu. Kimseye söylemeden, dillendirmeden kendi kendine seviyordu. Sevdiği adamı görmek için günlerce bekliyordu hatta bazen aylarca ama o geldiğinde karşısına çıkmaya heyecanlanıyor, kaçıyordu. Sonra birden karşısına çıkıyor dikleniyordu. Ne yaptığını, ne yapması gerektiğini şaşırıyordu. Aşkını kağıtlara yazmak için kalemi alıyor, yazamayınca rüyalarda sevdiğine gidiyordu. Sabahları kalkar kalkmak kızkardeşinin odadan çıkmasını bekleyip aşkını yazması gereken kağıtlara rüyalarını yazıyordu. Hatta bazen kurduğu hayalleri yazıp deli gibi güldüğü oluyordu. Mesela bir gün..."
Asiye'nin ismini hatırlamadığı bir karakterin tüm kurgusuna hakim olmasına şaşırırken, heyecanla anlatmasına gülümsemişti Vahab.
"Ay... Ben sana kitabı anlatıyorum değil mi?"
"Evet. Ben sana sevmek nasıl hissettirir diye sordum. Ama sen bana karakterin hikayesini anlatıyorsun."
Telaşa kapılmıştı Asiye, serumun akışını hızlandırdı nedensizce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum Çiçeği ~BİTTİ~
General FictionKızılhan Surları... İçinde kocaman bir aile. Dışında kalın surlar. Derinlerinde ise can yakacak olan sırlar. Kızılhan surları yıllar sonra yalanları farketmeye başlayan çocuklarının büyümesiyle alacaktı ilk darbelerini. Ve her şeye rağmen aşka tutu...