"Burada yatamazsınız. Hanımefendi!"
Gözlerimi açtım. Yüzümü kapatmak için aşağıya kadar çektiğim kapüşonumu kaldırıp gelene baktım. Vücudum akşam serinliğinden kaskatı olmuştu neredeyse. Bir temizlik görevlisi ya da çöpçüye benzeyen bir hali vardı.
"Kusura bakmayın ama burada uyumanız yasak. Kalacak bir yeriniz yoksa belediyenin evsizler için olan konuk evleri var, oraya gitmenizi tavsiye edeceğim."
Yerimden doğruldum. Kalkarken kaslarımın hepsi ağız birliği etmişçesine çığlık attı. İçinde pek fazla bir şey olmayan çantamı omzuma attım.
"Tamam, şansımı orada deneyeyim o zaman."
Adam suratımı inceledi.
"Öğrenci misiniz?"
Omuz silktim.
"Sayılır."
Adam elindeki süpürgeye yaslandı ve derin bir nefes aldı.
"Her sene buraya yeni gelen öğrenciler macera falan olsun diye sokakta sabahlarlar. O nedenle okul yönetimi okul bahçesinde uyuyan birini görmek istemiyor ve bu konuda çok katılar."
Derin bir nefes aldım. Macera olsun diye sokakta uyumak... İnsanları anlamak gerçekten zor. Sahip oldukları şeyleri nasıl da görmezden gelip hayatlarını nasıl da hiçe sayıyorlar. Belki de tecrübeye açlar. Ölüp gitmeden önce bu dünyada yaşanmadık şey bırakmak istemiyorlar.
Başımı önüme eğip eski ayakkabılarıma baktım. Kirden ve tozdan gerçek rengini bile seçemiyordum. Ayakkabıların bende canlandırdığı anıları görmezden gelip yine derin bir nefes aldım.
"Neyse, sizi işinizden alıkoymak istemem. Şansımı başka bir yerde denesem iyi olacak sanırım."
Adam gülümsemeye çalıştı.
"Kusura bakmayın gerçekten. Ama kurallar neyse ben de onu uygulatmaya çalışıyorum. Yoksa yatsın yani öğrenciler, bana bir zararları yok tabi."
Bir kelime daha etmeden arkamı dönüp çantamı omuzlarıma attım. Kampüsün biraz dışındaki parka yürüyeyim. Bu saatte orası çok güvenli olmayabilir ama yapabileceğim pek fazla bir şeyim de yok. Günlerdir banyo yapmadım. Kim bilir nasıl kokuyorum. Saçlarım taranmadığı için keçe keçe olmaya başladı bile. Cebimdeki bozukluklar da bitmek üzere. Bana en fazla iki tane daha ekmek alır. Sonra ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim dahi yok. Nerede kalacağım, nasıl devam edeceğim? Elbette bunlar da cevabı olmayan diğer sorularım. Hayatım o kadar kısa bir zamanda bu hale geldi ki bu kadar hızlı dibe vurmanın acısı şimdi bile başımı döndürüyor.
Elbette anlatacağım. Hepsini sırayla anlatacağım. Ama önce yatacak bir yer bulmam lazım. Karnımın gurultusu düşüncelerimi bile bastırıyor. Şimdi bir şeyler yersem gün içinde aç kalacağım demektir. Bunun olmasını geciktirmeye çalışıyorum. Akşamları çalışacak bir yer aradım ama benim kadar pejmürde görünen birine iş verme konusunda hiç kimse istekli değil. Ne iş olsa yapacağımı hatta karın tokluğuna çalışıp dükkânda yatabileceğimi söylemem de pek faydalı olmadı. Biraz dilenci gibi görünüyorum sanırım. Son çare olarak okula uzak bir yerlerde dilenmeye başlamayı bile düşündüm. Küçükken annem hep dilencilerin zengin olduklarını ve hepsinin evinin, arabasının olduğunu falan söylerdi. Ben karnımı doyursam yeter.
Geri kalan bir senemi tamamlamak istiyorsam bundan daha iyi bir yol bulmalıyım elbette, bunu biliyorum. Dilencilik yapıp sokaklarda yatarak bir yere varamam. Nereden başlamam gerektiğini bilsem keşke. Bugüne kadar kapalı bir dünyada yaşamamış olsam ve bütün bunlara birazcık olsun alışık olsam keşke. Açlığı, yokluğu daha önce deneyimlemiş olsam. Kendi dünyamın asla yıkılmayacağını sanmamış olsam...
Hayat size "Yapamam!" dediğiniz her şeyin aslında ne kadar yapılabilir olduğunu her zaman öğretiyor. Ama tatlı dille ama acı yedirerek.
Parka vardığımda kendime yatacak bir bank buldum. Etraf sessiz görünüyordu. Zaten bu tipimle kadın olduğumu da dikkatli bakmayan biri anlamazdı. Sıradan bir evsiz gibi göründüğüme eminim. Yarın bir yol bulmalıyım. Giyecek yeni bir şeyler bulmalıyım. Belediyenin evsizlere kıyafet verdiğini duymuştum. Belki benim için de bir şeyleri vardır. Belki yemekleri de vardır. Hatta belki de kalacak bir yer? Fazla umutlanıyorsun Melek.
Buraya gelmekle hata edip etmediğimi sorguladım yeniden. Başka bir plan mı yapsaydım acaba? Bulduğum bu çözüm çok mu hayal ürünüydü? Burada yapamıyorum o zaman başka bir yerde şansımı deneyeyim derken oldukça akla uygun görünmüştü o zaman bu plan ama şimdi kafamda milyonlarca acaba vardı.
Çantamı kafamın altına koyup anında uykuya daldım. Yarın düşünürdüm. Şu anda ihtiyacım olan tek şey birazcık uyku... Biraz da yemek tabi ama maalesef o bende yok.
Gün ışıkları gözüme girerken yerimden doğruldum. Güneş doğalı fazla olmuş olamazdı. Sabah serinliği yine bütün vücudumu kaskatı yapmıştı. Elbette bir süre sonra buna da bir çözüm bulmam gerekecekti. Bu şehir yazları sıcak olsa da kışın yine de sıcak bir yere ihtiyaç duyacaktım. Düşünmem ve planlamam gereken ne kadar çok şey var.
5 ay önce planlamak zorunda olduğum şeyi düşününce acı acı gülümsedim.
5 ay önce hazırlığını yapmam gereken tek şey kendi düğünümdü. Nasıl bir gelinlik giyeceğim? Masalarda nasıl çiçekler olacak? Hangi yemekler servis edilecek? Kimleri davet edeceğim? Düşünülmesi gereken ne kadar çok şey vardı ve bu beni nasıl strese sokuyordu size anlatamam. Düğün planlayıcısının karşısında bazı şeyler yolunda gitmediği için kaç kere göz yaşlarına boğulmuştum. İstediğim çiçeklerin mevsimi değil, hemen biraz oturup ağlamam lazım. Kaan'ın (nişanlım) fındık alerjisi olduğu için pasta fındıksız olacak ve kimse beğenmeyecek, hemen oturup biraz daha ağlamam lazım. Yolunda gitmeyen her şey için oturup saatlerce ağlamam lazım. O küçük salağı tokatlamak istiyorum şu anda. Silkeleyip kendine getirmek istiyorum. İleride onu bekleyen günleri anlatıp kanını dondurmak istiyorum.
İnsanın başına her şey çok kısa zamanda geldiğinde neye üzüleceğini şaşırıyor. Hatta bir süre sonra bir şeylere üzülmeyi bırakıp kendine üzülmekle yetiniyor. Şu anda üzüldüğüm tek şey kendimim. Geri kalan şeylere biraz sinirliyim aslında.
Bize senelerdir her şey yolunda diyen ama ardında kocaman bir borç bırakan babama da, benim bütün kararlarımı alıp her şeyin yolunda olduğunu söyleyen, bana dünyayı hiç öğretmeyen, çocukluğumdan beri beni pamuklara sarıp sarmalayan ama şu anda yanımda olmayan anneme de, babamın sözünden dışarı çıkmayan ve şu anda yaptıklarının cezasını çeken ağabeyime de kızgınım. Ama en çok kime kızgınım biliyor musunuz? Kaan'a...
13 yaşımdan beri yanımda olan, beni o zamandan beri koruyup kollayan, çocukluk aşkım Kaan'a... Düğün gecemizde daha gelinliğim üzerimdeyken ölen ve yanında annemle babamı da götüren Kaan'a...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
Teen FictionKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...