YAZAR NOTU: Bong Cha ve Jimin ana karakterler değiller. Yalnızca olayların gidişatı için önemli bir yerleri olduğundan kurgu bu ikiliyle başlıyor
(Bong Cha)
Goryeo Hanedanlığında benden önceki bütün prenseslerin ne kadar terbiyeli, alçakgönüllü, nazik, edepli, el işlerinde becerikli olduğuyla ilgili bir çok şey dinlemek zorunda bırakılıyordum. Saraydaki herkesi çileden çıkaran davranışlarımın, yalnızca beni mutlu ettiği yönüyle ilgileniyordum. Neden içimden geldiği gibi davranamıyordum ki? Sırf bu yüzden bazen normal bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmeyi istiyordum.
''Bong Cha!''
Sevgili veliaht prensin sesini duyduğumda düşüncelerimi bir kenara bırakıp sevinçle ona doğru döndüm. Önünde saygıyla eğildikten sonra yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirerek sevgili abimin yanındaki yerimi aldım.
Gözünüzde bir veliaht canlandırdığınızda abim Taehyung bu kavram için yaratılmış gibiydi. Yüzündeki ciddiyeti, nefes kesici yakışıklılığı ve etkileyici ses tonuyla kusursuzdu. Ayrıca etrafındaki herkesi korkudan titretebilecek tavırları yüzünden otoritesi oldukça yüksekti. Dışarıdan bir buz dağını andıran veliaht prensin içinde yumuşacık bir kalbi olduğuna inanmak çok zordu ve bunu yalnızca sevdiği değer verdiği insanların bilmesine izin veriyordu.
''Nereye gidiyorsun bakalım?''
''Ormanda gezintiye çıkacağım prensim.''
Abim verdiğim cevap karşısında kaşlarını çatıp bana iyice yaklaştı.
''Sarayda kalman daha doğru Bong Cha. Yine başına bela açmanı istemiyorum.''
Daha önceki gezintilerimde çıkardığım problemleri her seferinde dile getirmekten bıkmayan abimin beni engellemeye çalışması tuhaf gelmiyordu fakat bu sefer herhangi bir sorun çıkarmayı düşünmüyordum.
''Söz veriyorum bir soruna sebep olmayacağım.''
Abime yalvaran gözlerle baktığımda bıkkınlıkla omuzlarını düşürdü. Bunu yaparak her istediğimi elde edebileceğimi biliyordum. Çünkü abim bana hayır diyemeyecek kadar çok seviyordu beni. Üzülmeme asla izin vermezdi.
''Pekala muhafızlar da sizinle birlikte gelsin.''
''Ama pre..''
''Şşşşt bu kadarına itiraz istemiyorum Bong Cha tek başınıza gitmenize de izin veremem.''
Abimin kararlı ses tonuna karşılık ben de sesimi çıkaramadım. Dışarı çıkmak istiyorsam bu kadarına katlanabilirdim.
....
Ormana geldiğimde beni taşıdıkları tahtırevandan inip sonunda ayaklarımı yerle buluşturabilmiştim. Tahtırevanda ilerlemenin bir kafeste taşınıyor olmaktan ne farkı vardı sanki? Oysa ki sarayın dışında özgürce bir şeyler keşfedebilmek adına böyle bir istekte bulunmuştum.
''Prensesim af buyurun fakat bir yeriniz incinebilir. Tantırevanınıza geçin lütfen.''
Muhafıza dönerek başımı olumsuzca iki yana salladım.
''Hayır etrafı dolaşmak istiyorum.''
Eğilip saygılarını sunmalarının ardından söyledikleri şeyi tekrarlayan grubu dinlemeyerek ormanda ufak bir gezintiye çıkmaya karar verdim. Peşimden gelen muhafızlara ve yardımcılarıma aldırmıyordum. Her ne kadar söylediklerini duymamazlıktan gelmeye çalışsam da huzuru bulmamı zorlaştırıyorlardı. Böylesine güzel doğa harikası bir yerde dinlediğim şey kuşların huzur veren güzel cıvıldayışları, rüzgarın hareket ettirdiği yaprakların seslerine karışmasıyken benim dinlediğim şey etrafımda yaptığım her şeyi yadırgayıp tepki gösteren insanlardı. Onları alt etmenin bir yolu olmalıydı değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince of Goryeo ❧ V
Fanfiction''Veliaht prens ile evlenmek istiyor musun gerçekten?'' Bana sorulan soru üzerine herkesin bakışları bana kaymıştı. Nedense bütün benliğim bu soruya evet demem gerektiğini söylüyordu. Belki de çok büyük bir yanlış yapacaktım ama bundan kesinlikle ha...