(Taehyung)
Jungkook ile görüşebilmek için beklediğim Gyeonggi Bölgesi'ne yalnız başıma geldim. Yanımda herhangi birinin gelmesini ikimiz adına bir tehlike olarak görüyordum. majesteleri Kral'ın bu konuda kesin bir emri varken kimseyi bu duruma dahil etmek istememiştim.
Bakışlarım karşıdan gelmekte olan Jungkook'a kaydığında tedirgin adımlar atması gözümden kaçmamıştı. Benden çekiniyor olamazdı değil mi? Ona ne kadar değer verdiğimi bilmiyor olmalıydı.
''Jeon Jungkook!''
Adımlarını sıklaştırıp tam karşımda durduğunda beni saygıyla selamlamak adına reveransta bulunmaya kalkışacağı anda onu durdurarak hiç beklemediği bir şey yaptım. Ona sarıldım.
Jungkook ellerini sırtıma yerleştirip karşılık verdiğinde istemsizce gülümsedim.
''Kardeşim'' diye fısıldadım. Jungkook'u omuzlarından tutup kendimden ayırdığımda gözlerinin dolduğunu fark ettim.
''Güvenli bir şekilde saklandığından emin olmak için geldim.''
Jungkook derin bir iç çekip onu merak etmemem gerektiğini söylese de ona aldırmayacaktım. Muhafızlar dört bir yanda Jungkook'u ararken elim kolum bağlı duramazdım.
''Hainler yakalandı mı?''
''Yalnızca bir kısmı.'' dediğimde Jungkook kaşlarını çattı.
''Ok Mi ve Jung İn yakalanmadı mı?''
Jungkook'un sorusuna karşılık olumlu bir şekilde başımı salladım. bu kadarını bilmesi yeterliydi fakat onun da bilmediği şey başkalarının da olduğuydu.
''Bunları sonra konuşalım. Seni ve Ji Eun'u daha güvenli bir yere götürmeliyim.''
Jungkook bana itiraz etmeye hazırlanırken ''Veliaht prensim, Prens Jungkook'u bulmuşsunuz.'' diyerek yaklaşmakta olan muhafızlar yüzünden dişlerimi alt dudağıma geçirip gözlerimi bir süreliğine kapattım. Saraydan kimsenin haberi olmadan ayrılmama rağmen beni ve Jungkook'u nasıl bulduklarını bilmiyordum.
''Abi!''
Jungkook endişeyle bana bakarken sakin kalmaya çalışarak talimat verdim.
''Üç dediğimde sırt sırta vereceğiz.''
Jungkook anladığını belirtircesine bakışlarını aşağı indirip yeniden bana odakladığında muhafızlara döndüm.
''Prens Jungkook ile olan meseleyi kendim halledeceğim. Siz gidebilirsiniz.''
Dört muhafızdan en önde duran ve diğerlerine göre daha yapılı olan muhafız önce duraksadı. muhtemelen peşlerinden gelecek bir grup daha olmalıydı. Bu yüzden oldukça hızlı hareket edecektim.
''Majesteleri Kral'ın kesin talimatı var. Prens Jungkook'u bize teslim etmelisiniz veliaht prensim.''
Dört muhafız aynı anda etrafımızı sarmaya başladığı anda ''Üç'' diyerek Jungkook'un arkama geçip sırtı sırtıma gelecek şekilde yaslanarak kılıcını çekmesi bir olmuştu. neredeyse aynı anda hareket ettiğimizi kılıç seslerimizin senkronize bir şekilde yankılanmasından anlamıştım.
''Öyleyse gelip alın.'' dediğimde muhafızlar aynı anda atağa geçmiş kılıçlarını çekerek bize yaklaşmaya başlamıştı.
''Şu ikili benim.'' diyen Jungkook'a izin verdiğimde yapılı olanın yanındaki cılız muhafızı tek hareketimle yere indirdim. Ardından yapılı olan muhafız ile kılıçlarımız buluşunca ikimizin de birbirini savuramaması üzerine, geri çekilir gibi davranarak bir adım gerilememin üzerine kılıcına verdiği bilek gücünü azalttığını anladığım anda saldırıp kılıcının yere düşmesine sebep oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince of Goryeo ❧ V
Fanfiction''Veliaht prens ile evlenmek istiyor musun gerçekten?'' Bana sorulan soru üzerine herkesin bakışları bana kaymıştı. Nedense bütün benliğim bu soruya evet demem gerektiğini söylüyordu. Belki de çok büyük bir yanlış yapacaktım ama bundan kesinlikle ha...