(Danbi)
Sonunda bitmek bilmeyen üç gün geçmiş ve ben veliaht prensi görecek olmanın sevinciyle güne mutlu uyanmıştım. Günlerdir Taehyung'un sözünü ikiletmemek adına merkezi saraydan dışarı çıkmamış fakat bu süre içerisinde bana eşlik eden ablam ve Bong Cha sayesinde yalnızlık hissetmemiştim.
Her gün olan biteni kendi duygularım eşliğinde not ettiğim parşömen kağıtlarına yazdıklarımın kuruduğundan emin olduktan sonra kağıtları alıp döşegimin altına, diğer kağıtların üzerine yerleştirdim.
Hazırlanmak için kıyafetlerime göz attığımda veliaht prensin de beğeneceğini umarak lacivert ve pembe renklerinin hakim olduğu hanbokumu giymeyi tercih ettim. Saçlarımı açık bırakarak önlerinden aralarına minik pembe çiçekler kondurarak ördüğüm bir tutam saçımı arkada toplamamın ardından yüzüme hafif dokunuşlar yapmak için aynanın karşısına geçip pirinç tozunu yüzüme pat patladım. Pürüzsüz olduğunu düşündüğüm yüzümde yanak ve dudaklarımı renklendirirken kirpiklerimi de bir miktar kıvırdım. Aynanın karşısındaki pembe inci çiçeği küpelerimi de taktığımda tamamen hazır olduğuma kanaat getirdim.
''Veliaht prensesim, Prenses Bong Cha geldiler.''
Her zaman yaptığım gibi içeri gelmesini emretmek yerine kapıya koşarak Bong Cha'yı kolundan tuttuğum gibi içeri aldığımda onun da yüzünde gülücükler açtığını fark ettim.
''Jimin gelene kadar sabredemediğimden seninle vakit geçirmeye geldim.''
Bong Cha'ya gülümsedim. Benim de kalbim zamanla bir atıyor, Taehyung'un gelişi için sabırsızlanıyordum.
''Bong Cha ben çok düşündüm ve bir karara vardım.''
Bong Cha meraklı bakışlarını yüzüme çıkardığı anda dudaklarımı ıslatarak anlatmaya başladım.
''Veliaht prense duygularımdan bahsetmek istiyorum. Onu o kadar çok özledim ki asırlardır yüzüne hasret kalmışım gibi hissediyorum. Hiç sarılamadığım, dokunamadığım birini deliler gibi özlüyorum. Hislerimi içimde saklayamıyorum artık. '' dediğimde Bong Cha düşünür bir hal aldı.
''Jimin ile Saklı Bahçe'de konuştuğumuz gün duygularını ilk itiraf eden ben olmuştum fakat ben Jimin'in bakışlarında gördüğüm hislerden ilk andan beri emindim. Senin itiraf etmen doğru mu bilmiyorum. Kalbinin kırılmasını istemiyorum Danbi.'' diyerek ellerimden tutan Bong Cha'ya sabitledim bakışlarımı.
''Zorla evlendirildiğimi düşünüp benden uzak duruyorsa diye bir ihtimali değerlendirdim. Geçen gece birbirimize bir öpücük mesafesi kadar yakınken bir anda geri çekildi.'' diyerek bakışlarımı ellerime indirdiğimde Bong Cha kıkırdayarak cevap verdi.
''İlk kıvılcımlar baş göstermiş mi demeliyiz buna?'' diye imalı bir ses tonuyla söylediklerine gülümsedim.
''Bunun dışında bir şey olmadı tabii ki'' dedim.
''Öyleyse gelir gelmez abimi Saklı Bahçe'ye çağır. Seni gördüğü andaki tepkilerine göre hareket et. Eğer sana karşı bir şeyler hissediyorsa seni özlemiş olacaktır. Bakışlarında o özlemi görene kadar hiçbir şey söyleme anlaştık mı?''
Bong Cha'nın söyledikleri karşısında gülümseyerek başımı usulca salladığımda heyecanımın arttığını hissedebiliyordum. Nasıl itiraf edebileceğim konusu ise tamamen muammaydı ve ben bu konuda başarılı olabileceğimi düşünmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince of Goryeo ❧ V
Fanfiction''Veliaht prens ile evlenmek istiyor musun gerçekten?'' Bana sorulan soru üzerine herkesin bakışları bana kaymıştı. Nedense bütün benliğim bu soruya evet demem gerektiğini söylüyordu. Belki de çok büyük bir yanlış yapacaktım ama bundan kesinlikle ha...