(Taehyung)
Günlerdir aklımı kurcalayan birçok şey olması yüzünden sarayda nefes alabileceğim bir ortam bulmaya çalışıyordum. Saklı Bahçe bunun en mümkün olduğu yer olması sebebiyle beni her seferinde buraya çekiyordu. Kapıyı aralayarak içeri girdiğimde bacağı yaralı küçük köpeğin tek patisi havada kalacak şekilde bana doğru yürümesiyle duraksadım.
Ufaklığın bakışlarını üzerimde sabitleyip sevimli bir şekilde sesler çıkarmasıyla birlikte aklıma aç olabileceği geldiğinde veliaht prensesin hasır çantasını aradı gözlerim.
Hala taburenin üzerinde duran çantadan şişedeki sütü çıkararak köpeğin kabına boşaltıp sütü içmesini izledim. Bu görüntüyü izlemekten keyif aldığımı fark edince bu sevimli varlığa alışmamak adına bahçede ilerlemeye koyuldum.
Veliaht prenses köpekle ilgilenmeye pek meraklı iken Saklı Bahçe'ye uğramamış olmasının tuhaf gelmesiyle birlikte kaşlarımı çattım. Veliaht prensese bunu sormak isteyip adımlarımı odasına yönlendireceğim sırada vazgeçtim yalnız kalmaya ihtiyacım olduğunu düşünerek bahçede dinlenmeye çekilecektim.
.....
Saklı Bahçe'den ayrılıp odamda beni bekleyen bir yığın gelir ve giderleri içeren belgeyi gözden geçirmem gerektiğini düşünerek adımlarımı dar koridorda hızlandırdım. Bakışlarımı karşıya dikmemle birlikte Jungkook'un kucağında taşıdığı veliaht prensesi görmemle birlikte duraksadım.
Jungkook telaşlı bir yüz ifadesiyle nefes nefese kalmış bir şekilde tam önümde durduğunda kaşlarım çatıldı ve bakışlarım kucağında baygın halde taşıdığı Danbi'ye kaydı. Hanbokunun omzuna yakın bir kısmında kan lekeleri gördüğümde ise endişeyle Jungkook'un kucağındaki prensesi seri bir şekilde kucağıma aldım.Bir yandan da Jungkook'a sormayı ihmal etmedim.
''Neler oluyor, prenses neden bu halde?''
''Anlatacağım, veliaht prensesi odasına bırakıp gelin lütfen.''
Jungkook'un cümlesini bitirmesine müsaade etmeden hızlı adımlarla kucağımdaki veliaht prenses ile birlikte odasının kapısına geldiğimde nedimelere yüksek bir sesle bağırdım.
''Çabuk biriniz saray hekimine haber versin!''
Veliaht prensesi yatağına nazikçe yatırdığımda omzunda herhangi bir kanamanın olamdığı fakat üzerine bir yerlerden kan sıçradığından emin oldum.
''Ben gelene kadar veliaht prensesle kalın biriniz.''
Odadan çıkıp, hızlı adımlarla dar koridorun sonunda bekleyen Jungkook'a ulaştığımda nefes alışverişlerinin normale döndüğünü fark ettim.
''Sizi dinliyorum.''
Jungkook, General Seok Jin'in yanına gitmemizi yolda anlatacağını belirterek önden yürümeye başladığında adımlarımı hzılandırarak ona yetiştim.
''Veliaht prensesin çığlığını duyduğumda at üzerinde saray sınırlarının dışındaydım ve yine at üzerinden duvarı geçerek Sarp bölgeden giriş yaptım.''
Jungkook'un anlattığı şey üzerine kaşlarım çatılırken zihnimde sorguladım. Veliaht prenses belli ki Sarp bölgedeki muhafızların Şilla'ya gönderildiğini ve orada sarayı koruyacak bir gücün olmadığını bilmiyordu, kafasının estiği gibi her yerde gezinebileceği fikrine bir son vermeliydi.
''Veliaht prensese hançer ile saldırmak isteyen bir hainle karşılaştım. Tabi bu durum karşısında yaptığım ilk şey onu omzundan vurmak oldu. Bu sırada veliaht prensesin üzerine kan sıçramış olmalı. Veliaht prensesi bırakmayınca onu bir kez daha şah damarından vurmak zorunda kaldım. Neden burada olduğunu bilmiyorum fakat prensesin söylediklerine göre sizin için gelmiş.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince of Goryeo ❧ V
Fanfic''Veliaht prens ile evlenmek istiyor musun gerçekten?'' Bana sorulan soru üzerine herkesin bakışları bana kaymıştı. Nedense bütün benliğim bu soruya evet demem gerektiğini söylüyordu. Belki de çok büyük bir yanlış yapacaktım ama bundan kesinlikle ha...