(Park Danbi)
En son etrafta özgürce koşuşturup oyunlar oynadığım, hiçbir kurala bağlı olmadan özgürce nefes alabildiğim bir zamanın varlığından habersizdim. Yıllardır iyi bir prenses ve iyi bir eş olabilmem için türlü türlü dersler alıyor ve eğitiliyordum. Buna rağmen içimde benden bağımsız yaşamakta olan deli dolu çocuğun duygularımı yönetmesine izin verebiliyordum. Bu kendimi sevmem için en büyük sebepti işte. Her şeye rağmen içimdeki küçük çocuğun beni mutlu edişine tanıklık ediyordum.
Son birkaç gündür ise bambaşka bir duyguyla tanışmıştım. İlk defa kalbimin bir başkasını düşündüğüm esnada garip ama tatlı bir çarpıntıyla düşüncelerime eşlik ettiğini fark etmiştim. Elimi kalbime götürüp gülümsedim. Bugün, bu çarpıntıya sebep olan kişi ile evleniyor oluşum tarifsiz duygular hissetmeme sebep oluyordu.
Bir rüyanın içerisinde olduğumu ve birinin beni uyandırmasıyla birlikte her şeyin son bulacağını düşünmüyor da değildim. Her şeyin bu kadar hızlı gelişmesi benim hayal edebileceğimin çok daha ötesindeydi çünkü.
Taşınmakta olduğum gamanın (tahtırevan) durmasıyla birlikte bekleyen kalabalığa doğru ilk adımımı attım. Bugün evlenmemin yanı sıra artık Goryeo veliaht prensesi olarak halka tanıtılacaktım.
Bu evliliğin ardından Şilla Hanedanlığı artık yok olacak ve yerine Büyük Goryeo Hanedanlığı ile topraklarımız birleşecekti. Bu durum için oldukça üzülüyor olsam da abim ve ablamın benimle birlikte sarayda yaşayacak olmaları tek dayanağımdı. En azından buraya iyice alışana kadar yalnız olmayacaktım.
Derin bir nefes aldığımda sakin kalmaya çalışan yanıma rağmen hızla atmakta olan kalbim veliaht prense yaklaştıkça hızını aynı oranda arttırmaya devam ediyordu. Kırmızı jeogorisi (ceket) ve kırmızı chiması (etek) altın sarısı detaylarla süslü hanbokumun eteklerinden tuttum ve veliaht prensin tam karşısında durdum.
Kim Taehyung kırmızı, üzeri kraliyet ailesinin altın sarısı desenleriyle süslü gwanboku içersinde tüm asaletini gözler önüne sermişti. Anlamlandıramadığım bir şekilde gülümsediğimde hiçbir şekilde tanımadığım veliaht prensin içime mutluluk tohumları serpiştirmesinin sebebini anlayamıyordum. Başımı kaldırıp gözlerine baktığımda ise bakışlarında hiçbir duyguya rastlayamayışımın verdiği endişe içimdeki kıpraşmanın biraz olsun azalmasına sebep oldu.
Koluna girmem için reverans gösterdiğinde ona uyum sağlayarak kalabalığın içerisinden sıyrılıp bize ayrılan alanda durduk.
Herkesin huzurunda Goyeo veliaht prensesi olarak ilan edilmiş ardından da ömrümüzün uzun ve bereketli geçmesi adına verilen hediyeleri kabul etmiştik. Bütün bunlar olurken veliaht prensin benimle bir kez olsun göz göze gelmeyişi kalbimin derinliklerinde bir sızı hissetmeme sebep olmuştu. Elbette benim gibi görür görmez bana karşı hisler beslemesini beklemesem de soğukluğu göz ardı edilemeyecek derecedendi.
....
Nikahın ardından hazırlanan özel odaya geçiş için nedimelerim arkamda olmak şartıyla ince uzun koridorda ilerlemeye devam ediyordum. Odaya girdiğimde veliaht prensin hazırlanan servis masası önünde yerde oturduğunu görüp ilerleyerek karşısına geçtim. Nikahtan sonra beraber tatlı bir şeyler yenilmesi ve içki servisi yapılması önemli bir gelenekti. Bakışlarımı olabildiğince yavaş bir şekilde veliaht prense odakladığımda bardaklarımıza boşaltılan içkilere bakıyordu. İçkilerin boşaltılması ile birlikte nedimeyi yanımızdan göndermek için emir verdikten sonra nedimenin kapıdan çıkışını izledi. Ben ise tüm bu ayrıntılar karşısında yalnızca onun akıl sağlıma zarar veren eşsiz yüzünü incelemekle meşguldüm. Her bir ayrıntısı mükemmelliği çağrıştıran prensin gerçekliği hakkında hâlâ şüphe duymuyor değildim.
Önündeki kadehi bir dikişte bitirip bakışlarını yüzümde gezdirdiğinde gerildiğimi hissettim. Herhangi bir duygudan yoksun bir şekilde bir nesneyi inceliyormuşçasına bakması yüzünden önümdeki kadehe uzandım ve dikkatimi ondan başka bir yere çekmeye çalıştım. İçkiyi temkinsiz bir şekilde yudumladığımdan yüzümü buruşturmama engel olamayışım yüzünde bir tebessüm yaratsa da bu yalnızca birkaç saniyeden ibaret oldu. Fazlasıyla hissiyatsız görünüyordu.
''Kim Danbi, Şilla'da daha önce karşılaştık değil mi?''
İsmimi ilk kez Kim Taehyung'un masalsı sesinden duymak kalp atışlarımı hızlandırırken başımı olumlu bir şekilde sallayıp cevap verdim.
''Evet prensim, beni düşecekken kurtarmıştınız.''
Taehyung kendisine bir kadeh daha doldurup derin bir nefes aldı ardından konuşmasına devam etti.
''Veliaht Park Jimin'den bahseder misiniz biraz?''
Söylediği şey karşısında şaşırıp kaşlarımı kaldırarak bakışlarımı Taehyung'a sabitlesem de herhangi bir şekilde bir şey söylemeyip yalnızca cevap vermemi beklediğini anladığımda endişeyle sordum.
''Abim hakkında ne merak ediyorsunuz?''
''Nasıl birisi olduğundan bahsetmeniz yeterli.''
Taehyung'un abimi neden merak ettiğini bilmesem de sorusuna cevap vermem gerektiğini düşünüp konuya nereden gireceğimi bilemeden birkaç cümle sıraladım.
''Abim oldukça iyi kalpli, düşünceli, yetenekli, sorumluluk sahibi birisi. Sevgisini ve şefkatini asla esirgemez ve sevdiklerinin üzerine titrer. Ayrıca hiçbir zaman statü kavramını sorun etmeyen rahatlıkla her konuda bir şeyler danışabileceğiniz birisi. Veliaht prens olmasına rağmen zaman zaman halkın içine sıradan birisi gibi karışıp onların sorunları ile yakından ilgilenmeye ve halk için neler yapabileceğine dair çözüm üretmeye çalıştığı zamanlar oldu.''
Söylediklerimin yeterli olduğunu düşünerek bakışlarımı Taehyung ile buluşturduğumda dikkatle beni dinleyip düşünceli bir şekilde başını birkaç kez sallayışına tanık oldum. Fakat evlendiği kız hakkında hiçbir şey merak etmiyor da abisini mi sorguluyordu? Farklı anlamlar çıkarmaya çalışsam da altında yatan gizli sebebi merak ediyordum.
Abimi neden merak ettiğini soracağım esnada yerinden kalkınca şaşkınlıkla ona bakmayı sürdürdüm.
''Ben odamda olacağım burada rahat bir şekilde uyursunuz.''
Ne dediğini önce anlayamasam da ardından yerimden kalkıp usulca kolunu tutup onu durdurdum.
''Ben burada yalnız mı kalacağım?''
Taehyung'un anlamaya çalışır bir görünümle gözlerime sorgularcasına bakıyor olmasının ardından elimi, tutunduğum kolundan indirip cevap vermesini beklemeye başladım.
''Birbirimize karşı hiçbir hissiyat beslemediğimiz bu evlilik hakkında endişe duymadan rahat bir uyku çekmenizi istiyorum prenses. Bu konu ile ilgili en yakın zamanda bir çare düşüneceğim. İçiniz rahat olsun bu konuda bana güvenmenizi temenni ediyorum.''
Taehyung söylediklerinin ardından beni yalnız bırakarak odadan ayrıldığında kalbimde derin bir üzüntü ile baş başa kaldım. Beni tanıyıp zamanla sevmek istemesini beklemek gibi çılgınca bir düşüncenin gerçek olacağı hakkında neye güvenerek umut beslediğimi bilmiyordum. Tek bildiğim şey şu an ne kadar kırıldığımdı.
Adım dışında benimle ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Beni tanımak istemenin yanından bile geçmemesi ve bana dair hiçbir şey sormaması beni gözünde önemsiz biri olarak kılıyordu.
Derin bir nefes alıp odanın bir köşesine geçtiğimde her zaman yaptığım gibi kendimi avutmak adına düşüncelere daldım. Bugün çok kırıldığım için üzülecektim fakat yarına umutlarımla beraber uyanacaktım. Benimle ilgilenmiyor olması hiçbir zaman ilgilenmeyeceği anlamına gelmezdi değil mi? Ben Danbi'ydim hiçbir şey beni kolay kolay yıldıramazdı. Kim Taehyung'u yavaş yavaş öğrenecek anlayacak ve her geçen gün biraz daha sevecektim.
Bu bölüm pek içime sinmese de cidden daha iyisini yazamadım. Biraz geçiş bölümü gibi oldu o yüzden :) geleneksel düğünler hakkında çok bilgi sahibi olmadığımdan eksik kalmış olabilir cidden zorlandığım bir bölümdü :) Keyifli okumalar dilerim 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince of Goryeo ❧ V
Fanfiction''Veliaht prens ile evlenmek istiyor musun gerçekten?'' Bana sorulan soru üzerine herkesin bakışları bana kaymıştı. Nedense bütün benliğim bu soruya evet demem gerektiğini söylüyordu. Belki de çok büyük bir yanlış yapacaktım ama bundan kesinlikle ha...