Bölüm 39

11.5K 1.2K 416
                                    

(Danbi)

Bütün gece Taehyung'u beklerken bir yandan da uzun süredir yazmadığım günlük notlarıma yenilerini eklemiştim. Böyle bir durumda Taehyung ile yaşadıklarımızı not etmek ne kadar tuhaf olsa da beni rahatlattığı bir gerçekti.

Taehyung'un çok geç bir saatte Saklı Bahçe'ye gelmesiyle birlikte, kısa bir sürenin ardından uyuyakalmıştı. Çok yorgun olduğu belli olduğundan soru yağmuruna tutmak yerine uyumasına izin versem de uyandığımda yanımda olmadığını görmemle birlikte yüzüm asıldı.

Saraydaki karmaşıklık yüzünden bu durumun ne kadar süreceğini bilmesem de bir şeyler yapmadan öylece beklemenin yararsız olduğunu düşünerek hazırlanmaya karar verdim. Taehyung, saray sınırları dışından bu meseleyi halletmeye çalışırken ben de içerideki casusa dair ipuçları aramalıydım.

....

Merkezi saraydan uzaklaştığımda her ne kadar ipucu arıyor olsam da bunu nerede aramam gerektiği ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Yalnızca etrafı dolaşıyor ve garip bir durum ile karşılaşmayı umuyordum. Zihnim bu duruma odaklandığından şimdiye kadar karşıma çıkan saray hizmetlileri de dahil herkese şüpheci bakışlar attığımdan emindim ve bu yüzden biraz garip görünüyor olabilirdim. Bunu ben yanlarından ayrılmaya başladığım andan itibaren aralarında fısıldaşmalarından anlayabiliyordum.

Derin bir nefes verip biraz ötede bulunan ağaç dalına takılmış kuşun çırpındığını görmemle birlikte duraksadım. Başımı olumsuzca iki yana sallayıp adımlarımı o tarafa yönlendirdiğimde, kuşun ayağına bağlı mektupta gezdirdim bakışlarımı bir süre. Mektubun bağlı olan ipinin dolandığı kısmı çözmemle birlikte ben daha içeriğine bakma fırsatım olmadan kanat çırpıp uzaklaşan kuş karşısında gülümsedim. 

Yeniden kaldığım yerden etrafa bakınmaya devam ettiğimde benim gibi etrafa bir şeyler aradığını belli eden bakışlar atan Ji Eun ile karşılaştım. Usulca yanına doğru ilerlediğimde beni fark etmemiş, kendi kendine mırıltılar eşliğinde bir şeyler söylüyordu.

''Nerede olabilir ki? ''

''Birisini mi arıyorsunuz?''

Ürkütmemeye çalışsam da aniden seslenmemin ardından birkaç adım gerileyen Ji Eun'un bakışları beni bulduğunda anlık rahatlayarak nefesini dışarı verdi.

''Veliaht prensesim, geldiğinizi fark etmedim. Önemli bir şey değil yalnızca birisine bakınıyordum.''

Sonlara doğru ses tonunun alçaldığını hissetmemle birlikte dudaklarım düz bir çizgi halini aldı.

''Acaba Prens Jungkook'u görmeyi mi planlıyorsunuz?''

Ji Eun'un gözleri bir anda açılıp yanakları kızarmaya başladığında söylediklerimin kesinliğinden emin oldum.

''Yardım etmemi ister misin?'' diyerek gülümsediğimde Ji Eun tepkisizce durmaya devam ediyordu. Şaşkın bakışlarını bir an olsun yüzümden ayırmıyor ve büyük ihtimalle söylediklerimin ciddiyetini ölçmeye çalışıyordu. 

Daha ne kadar öylece kalmaya devam edeceğini bilmediğimden bileğinden tutarak arkamda yürümesini sağladığımda kısa bir sürenin ardından adımlarını benimkilere uydurmuştu ve artık yan yana yürüyorduk.

''Gerçekten bana yardım etmek için eşlik ettiğinize inanamıyorum.''

Ji Eun'un heyecanla söylediklerine karşılık gülümseyerek cevap verdim.

Prince of Goryeo ❧ VHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin