(Danbi)
Veliaht prens ile son görüşmemizin ardından dışarı çıkmamak için ısrarcı davranmış, kendimi odama kapatmıştım.
Henüz ne zaman geçeceğini bilmediğim bir ağrı kalbime sürekli bir eziyet çektiriyordu. Bazen gözyaşlarıma hakim olamadığım zamanlar oluyor ve bunun için kendime kızıyordum. Kendimi güçsüz hissettiğim anlarda uyumanın iyi geldiğini düşünerek saatlerce uyuduğum bile olmuştu.
Veliaht prense açıkça onu görmek istemediğimi söylesem de sabah yürüyüşlerine çağırdığı yetmediği gibi odasına gitmemi emretmişti. Oysa ona emir ve yasaklarına uymayacağımı açık bir dille bildirmiştim belli ki beni önemsemediği gibi fikirlerimi de ciddiye almamıştı.
Dün gece Taehyung'un cariyesi ile birlikte olduğu haberi istemeden de kulağıma ulaştığında bile güçlü kalmaya çalışmıştım. Benim duygularımı önemsemeyen birisi için kendimi daha fazla yıpratmayacaktım. Ne olursa olsun tükenmeyecekmiş gibi gelen hislerimi dizginleyecek, zamanla beni terk etmesine izin verecektim. Sonsuza kadar beni sevmeyen biri için üzülemezdim elbette fakat dün gece son kez güçlü kalma çabalarıma rağmen hıçkırıklarıma engel olamamıştım.
Beni sakinleştireceğini düşünerek parşömen kağıtlarına hislerimi dökmüştüm. Daha birkaç gün önce umutla yazdığım not kağıtlarının yanına bu kez hayal kırıklığımı iliştirmiştim.
Üzülme eşiğimi artık çoktan aştığımı düşünerek güne yepyeni bir Danbi olarak uyanıp her şeye rağmen gülümsedim.
''Sen çok güçlüsün Danbi, her şey çok güzel olacak'' diye fısıldayarak yatağımdan doğrulduğumda derin bir nefes aldım.
Bong Cha bugün abim ile birlikte Han Nehri kıyılarında gezintiye çıkacağından ablam ile görüşmeye karar vermiştim. Ablamın Taehyung ve cariyesi konusunu açmamasını umut ederek odamda giysilerimin bulunduğu pervazı araladım. İçlerinden mor jaegori ve siyah chiması olan hanbokumu seçip üzerime giyindim. Mor çiçek desenli jaegorinin kollarının trasnparan tül detaylı olması oldukça hoşuma gitmişti.
Saçlarımı yukarıdan örgü şeklinde toplamaları için nedimelerimden yardım istememin ardından saçlarımı özenle tarayıp istediğim şekilde topladılar. Mor çiçeklerle süslü iğne tokamı topuzun içinden geçirip hafif dokunuşlarla yüzümü renklendirerek hazır olduğuma kanaat getirdim.
Nedimelerimin çıkmasını isteyerek aynada kendimi son kez inceleme gereği duyduğumda yüz ifadelerimi sabit tutmaya çalışmam gerektiğini aklımın bir köşesine not ettim. Her fırsatını bulduğunda düşen yüzümü yine kendi kendime verdiğim tesellilerle düzeltmeye çalıştım.
''Mutlu olacağım hem de çok mutlu olacağım.''
Tahta pencereme seken birkaç çakıl taşının çıkardığını tahmin ettiğim sesle birlikte irkilerek pencereyi usulca açtım. Prens Jungkook'u görmemle birlikte kaşlarım çatılırken o gülümseyerek gözlerini kıstı.
''Güzelliğiniz yine gözlerimi kamaştırıyor.''
Gözlerini kısmaya devam ederek eliyle bir miktar kapatmaya çalıştığında istemsiz bir şekilde gülümsedim.
''Sizin burada ne işiniz var?'' diye sormama kalmadan kollarını pencereye dayayıp tam karşımda dikilince yüzümü incelemeye koyuldu. Çekinerek pencereden birkaç adım geri atarak uzaklaştığımda ise konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince of Goryeo ❧ V
Fanfiction''Veliaht prens ile evlenmek istiyor musun gerçekten?'' Bana sorulan soru üzerine herkesin bakışları bana kaymıştı. Nedense bütün benliğim bu soruya evet demem gerektiğini söylüyordu. Belki de çok büyük bir yanlış yapacaktım ama bundan kesinlikle ha...