Naz silah sesinden sonra, korkuyla kocasına doğru koştu. Yüzünde şok olmuş bir ifadeyle ayağa kalkan Cenk, yerde kıpırdamadan yatan adama bakarken, elleri titriyordu.
Ölmüş olamazdı değil mi? Şimdi olamazdı...
Naz, Cenk'in üzerini kontrol edip, onun yaralanmadığını anladığında rahat bir nefes alıp sarıldı.
"Şükürler olsun, iyisin" diyip Kağan'a baktı sonra.
Yere çöküp, yaşıyor mu diye kontrol edecekken, Cenk sert bir ses tonuyla,
"Dokunma o pisliğe, ben bakarım" diyip nabzını kontrol etti. Nabzı atıyordu ama kan kaybından da ölebilirdi.
Çok geçmeden hastane görevlileri gelip yaralıya müdahale ederken, gelen polis ekipleri de Cenk'i tutukladı.
Naz tüm bu olanları film izler gibi izlerken, ağlamaya başladı. Polislere bakıp,
"Lütfen tutuklamayın onu, kazaydı." derken kimse kendini ciddiye almıyordu. Cenk zoraki bir tebessümle,
"Eve git güzelim, babamlara haber ver. Üzülme sakın herşey düzelecek" derken arabasının anahtarını karısına vermelerini istedi.
Genç kadın yeni bir ağlama krizine girdiğinde, titreyen elleriyle arabayı çalıştırdı.
Yolda ağır ağır ilerlerken, bir yandan da Ali'yi arıyordu. Ali istihbaratta görevliydi ve eli kolu her yere yetiştirdi.
"Naz! Hayırdır geceni bu saatinde?" diye uykulu bir sesle sorarken, Naz'ın hıçkırıklarını işitti. O anda yatağında doğrulup,
"Ağlıyor musun sen, ne oldu?" dediğinde Naz zorla konuşarak,"Ali... Ali nolur yardım et Cenk'i polisler götürdü, kazaydı sadece, kaza" derken ağlamaya devam ediyordu.
"Güzelim ağlama, sakinleş önce, öyle anlat herşeyi" diyen Ali'ye,
"Tamam evin önüne çıksana, geldim sayılır" dediğinde Ali toparlanıp yataktan kalktı ve Tufan'ı aradı. Uyku sersemliğiyle tam anlamasa da, kötü şeyler olduğu belliydi.
Birkaç dakika sonra Tufan, Ali, Mert, Anıl ve Aras Berk evin önünde Naz'ı bekliyorlardı.
Naz arabayı park edip, iner inmez Anıl'a sarıldığında hâlâ hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
"Ablacım ne oldu sana, Cenk abi nerde niye tek geldin sen?" diye sordu.
Naz güçlükle konuşabildiğinde, herkes şoka girmişti.
"Şerefsiz kaçmış mı hapisten? Niye kimse bize söylemedi!" diyerek sağa sola adım atan Tufan'ı sakinleştirmek Ali'ye kalmıştı.
"Tamam hadi karakola gidelim önce" diyerek herkesi arabaya yönlendirdi.
Demir parmaklıkların arkasından baktığına inanamıyordu Cenk. Kimse anlayıp dinlemeden, onu buraya getirmişlerdi.
Genç adamın kendi de ne olduğunu anlamamıştı ya. O şerefsizi görünce Naz'a zarar vereceğinden korkup, üzerine atlamıştı, ama zaten Kağan'la kapanmamış olan bir hesabı vardı.
Şimdi o hesap daha da kabarmıştı. Aptal gibi kendine doğrultulmuş bir silahın üzerine gittiğine inanamıyordu. Ya kendine birşey olsaydı. Naz'a daha doyamadan ölmek istemiyordu.
Nezarethanede bir oraya bir buraya giderken, Ali ve Tufan'ı karşısında görünce, hemen parmaklıklara yaklaştı.
"Naz iyi mi, nerede o?" diye sorduğunda arkadaşları başını sallayıp,
"Merak etme o iyi, çocuklar yanında, sen nasılsın asıl?" dediklerinde Cenk nasıl olduğunu bile bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Teen FictionBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...