İki ay sonra...
Günler su gibi akıp giderken, Aras Berk bir gerçeği anlamıştı ki, Zeynep'i gerçekten sevmeye başlamıştı.
Önceleri alışkanlık sansa da, sonra düşününce, onsuz geçirdiği saatler sıkıldığını ve Zeynep'le yaptığı şeyleri düşünerek vaktin geçmesini beklediğini fark etti.
O, Zeynep hasta olduğu için, ona abartı bir özen gösteriyordu evet, ama Zeynep de ne olursa Aras Berk'e her konuda uyum sağlıyordu.
Genç kızın tedavisi hâlâ sürüyordu, ve gözle görülür bir ilerleme vardı iyileşme sürecinde.
Ancak ara sıra yine nöbet geçiriyordu Zeynep, ve o zamanlarda herkes çok üzülüyordu. Çünkü geçirdiği bayılma nöbetlerinin şiddetine göre, bazen bikaç saat normal hayata adapte olamıyordu.
*
Akşamüstü Zeynep, evde sıkılınca Nergis'le Belgin'in yanına gitti. Kızlar haftasonu için Adana'ya gelmişlerdi. Üniversiteyi Ankara'da okuyorlardı ve fırsat buldukları zamanlarda uçağa atlayıp geliyorlardı.
Kızlarla çay içerken, bir yandanda muhabbet ediyorlardı. Nergis, Zeynep'e bakıp çekinerek,
"Zeynep, hani söylemek zorunda değilsin ama, abimle romantik birşeyler yapıyor musunuz?" diye sorduğunda Zeynep utançla başını yere çevirdi.
Aslında bu konuda kendi de Aras Berk'ten daha farklı bir yaklaşım beklemişti, ama onunla sarılmak yada alnından öpücük çalmak dışında ileriye gitmemişlerdi. Belki bi kız olarak bunu beklemesi utanç vericiydi ama, elinde değildi.
Zeynep kendine beklentiyle bakan görümcelerine gülümseyip, sanki çok özel şeyler yaşamış gibi güldü.
"Başka şey sorun kızlar, bu soruya cevap vermesem daha iyi olur" diyerek geçiştirdi.
Çünkü biliyordu ki gerçeği söylese kızlar onu köşeye sıkıştırır ve olay bir şekilde Aras'ın kulağına giderdi.İki saate yakın sohbet ettikten sonra, Belgin bir an Zeynep'in arkasına bakıp gülümsedi.
Zeynep merakla dönüp bakmaya kalmadan, gözlerini kapatan ellerle şaşırdı. Ama bu dokunuşu biliyordu. Ellerini Aras'ın elleri üstüne koyup okşadı.
"Kimim ben?" diye gizemli bir ses tonuyla konuşan Aras Berk, kardeşlerine göz kırpıp onlara gitmesini işaret etti.
Artık Zeynep'i gerçekten sevdiğine göre, kimseye birşey kanıtlamak zorunda değildi çünkü.
Zeynep, Aras'ın sorusuna gülümsedi.
"Sen kim misin, ımmm bi düşüneyim..." diyerek bi süre sustu.Genç adamın nefesini ensesinde hissettiğinde, heyecandan ölmek üzereydi.
"Sen benim nefesimsin Aras" dediğinde, Aras Berk ellerini sözlüsünün yüzünden çekip karşısına oturdu.
"Nasılsın meleğim?" diye sorduğunda, Zeynep hâlâ alışamadığı bu hitaplarla heyecanlanıyordu.
"İyiyim aşkım, evde sıkıldım da biraz, kızların yanına geleyim dedim"
"İyi yapmışsın canım, bugün seni göremeyeceğim diye üzülüyordum çünkü" diyip kızın omzuna kolunu doladı.
Etrafa baktığında annesi yada kardeşlerini görmeyince, başını Zeynep'in boynuna gömdü. Mis kokulu saçlarını koklayıp, orada günün yorgunluğunu çıkardı.
"Ağrın falan oldu mu bugün, ilaçlarını içtin mi?" diye sorup saçlarını okşarken Zeynep güldü.
"Yok Aras, iyiyim ilaçlarımı da içtim, bi sorun yok çok şükür" dediğinde Aras Berk gülümsedi.
"İyi ol meleğim, sen hep iyi ol" diyip onu tüm kötülüklerden korumak istercesine sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Novela JuvenilBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...