Ultrason ekranında görünen noktaya, gözlerini sabitlemişti içerdeki dört kişi. Doktor, cihazı bir noktanın üzerine getirip,
"İşte, burada mucizemiz" derken, Nazan ve Tufan, heyecanlı bir gülüşle ekrana bakıyorlardı. Naz onların bu haline mutlulukla baktı.Ne güzel, ne muhteşem bir duyguydu hamilelik. Nazan'ın yüz ifadesine bakılınca, şimdiye kadar hiç düşünmediği şeyi istedi Naz. Kendi de anne olmak istedi... Ama kocasıyla arasında yine buz dağları varken, bunu onunla konuşamazdı.
Tufan ve Nazan'ın işleri bitince çıkışa yönelirken, Nazan saate baktı. Öğle tatili olduğunu anlayınca,
"Naz, hazır öğle tatili girdi, gel Nihal'in son gelinlik provasına gidelim. Şimdi Tufan bırakır bizi, dönüşte de Nihal bırakır ne dersin?" dediğinde Naz biraz
"Tamam çantamı alıp geliyorum" dediğinde birlikte çıktılar.Tufan kızları bırakırken Nazan'ın başının etini yemişti. Ani hareket yapma, ayakta kalma, kendini yorma, canın bişey istediğinde hemen ye... Naz bu ikiliye gülmeden edemedi.
Nihal'in gelinliği tamamen hazırdı ve genç kız, heyecandan ölecekti neredeyse. Çünkü hayal ettiğinden bile güzel olmuştu.
İşleri bittikten sonra, bir restorana geçip yemek söylediler. Nihal ablasına bakarken, onun iştahsız olduğu dikkatini çekti.
"Nazan, benim bildiğim hamileler yemek yerken kendini kaybeder, ama sen hiç iştahlı görünmüyorsun" derken, Nazan önündeki limonatadan bir yudum aldı.
"Midem bulanıyor" derken Naz onun elini sıktı,
"Başlarda normal böyle olması, ama sonra herşey düzene girer. Şanslısın ki, hemşire emeklisi bir kayınvaliden var. Aynı evin içinde, her konuda yardımcı olur sana" dediğinde, Nazan başını salladı.
"Sağolsun, her konuda o kadar iyi davranıyor ki. O yüzden ayrı eve çıkma işini tekrar erteledim. Hamilelik, bebek falan, zaten ayrı evde idare edemem şimdi" dediğinde, kızlar onun düşünce tarzına şaşırmıştı biraz. Nihal aklından geçeni söylemekte gecikmedi,
"Nazan, sen hep, mızmız, huysuz şımarık bişeydin, hangi ara bu kadar olgun bi kadın oldun? Tufan abiyi tebrik ediyorum valla" derken, aslında şaka amaçlı söylemişti ama, Nazan'ın gözleri doldu. Naz ellerini tutup,
"Şşş ağlama, noldu?" derken genç kadın gözlerini sildi. Kardeşine bakarken,
"Ben o şımarık, huysuz, mızmız hallerimi, annemler sevdiğim adamı bırakıp, aptal bi soyadı olan birini önerirken, kalbini değil aklını kullan dediklerinde bıraktım Nihal.
Söylesene, biliyorlar mı hamile olduğumu?" diye sordu. Nihal başını sallayıp,"Ben anneme söylerken babam da duydu ama iyi yada kötü tepki vermedi. Belki de annem de babamın korkusundan bişey demedi" dediğinde uzanıp ablasına sarıldı.
"Herşey yoluna girecek Nazan, annemler yaptığı hatayı anlayacaklar, sen şimdi kötü şeyleri at kafandan. Bak benim yeğenim, teyzesinin düğünü psikolojisine girmek istiyor artık" derken kızlar gülüyordu şimdi
Yemeklerinin sonuna doğru Nihal Naz'a baktı.
"Naz hanım bekliyorum bi saattir ama, senin anlatacağın yok, dün Cenk abiyle tartışıyordunuz sanki. Gece boyu ikinizin de suratı asıktı." dediğinde Naz o an istemeden dolan gözlerini sildi.
"Neyini anlatayım ki Nihal? Her şeyden kızacak, küsecek bi sebep buluyor. Kendimi onun karşısında yetersiz hissetmeye başladım" diyip önündeki sudan bi yudum aldı.
Nazan hayretle bakarken,
"Kızım naptınız ya, dün bir bugün iki. Daha şimdiden seni ağlatıyor mu bu öküz kocan?" derken amacı güldürmek olmazsa da, kızlar gülmeye başladı.
Naz biraz kararsız kalsa da, eşiyle olan kırgınlığın sebebini anlattı kızlara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Roman pour AdolescentsBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...