Gün geçtikçe hamile olduğunu daha çok hissediyordu Naz.
Bulantılar, halsizlik, aşırı iştah ve sonra tekrar bulantı...
Üstelik çalışmaya alışkın olan bünyesi, boş durmaya da gelmiyordu. Gün boyu oturup, hiçbir şey yapamamak çok sıkıcıydı.
Bu yüzden annesine gidip, onun yanında daha kaliteli vakit geçirebileceğini düşünerek, evden çıktı.
Arabasına binecek zaman kocasını aradı.
"Deniz gözlüm? İyi misin?" diye endişeli bir ses tonuyla telefonu açan Cenk'e güldü.
"Canım, benim bildiğim telefon, 'alo' ya da 'efendim' diyerek açılır ne bu telaş?" dediğinde, Cenk buna güldü.
Elinde değildi napsın. Naz'ın sürekli halsiz ve uykusuz hallerine üzülüyordu.
"Senin de eşin bünyesi zayıf olsaydı sen de onun için çok endişelenirdin" dediğinde, karısının kahkahası telefonda yankılandı.
"Benim eşim güçlü, kuvvetli, demir adam gibi maşallah, ona hiç bir şey olmaz" derken genç adamın gururu okşanmıştı.
"Ben annemlere gidecektim canım, haber vereyim dedim. Evde çok sıkıldım" diye devam etti.
"Tamam güzelim. Akşam iş çıkışı ben de gelirim istersen eve kadar yorulma tek başına"
"Olur hayatım bana uyar, akşam görüşürüz o zaman. Seni seviyorum" dediğinde, yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti genç adamın,
"Ben seni daha çok seviyorum deniz gözlüm. Seni de, bebeklerimizi de. Görüşürüz bitanem"
Naz yüzüne yerleşen huzurlu ifadesiyle arabasına geçti. Elini karına koyup,
"Canlarım? anneanneye mi gidiyoruz biz?" diyip okşadı.
Şimdilik karnı çok belli olmasa da, orada varlığını hissediyordu bebeklerinin. Bu bir anne adayı için, paha biçilmez bir mutluluktu.
Annesinin evine gelip, zili çaldığında çok geçmeden kapı açıldı. Hande'nin gülen yüzünü görünce, Naz tüm sıkıntılarını unuttu bir anda,
"Anneciğim nasılsın?" diye sarılırken annesi de kendine sarıldı.Oysa daha iki gün önce görüşmüşlerdi. İçerden gelen seslere bakıp,
"Kim var anne?" diye sorunca Hande güldü,
"Kim yok ki... Gel hadi" dediğinde içeri girdi. Gerçekten de kim yoktu ki?
Anneannesi, babaannesi, kayınvalidesi, halası, Ayla teyzesi, Lara teyzesi, Nihal ve Nazan'ı görünce, yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti.
"Vaaayy kaynanalar, gelinler, ananeler, babaanneler... Bilmeden sözleştik de benim mi haberim yok?" diyerek önce büyüklerinin elini öptü. Sıra sıra herkesle selamlaştı.
Nihal ve Nazan'ın yanına oturup, muhabbete dahil olmaya çalıştı. Bu sırada kayınvalidesi heyecanla,
"Bıçağa oturdu erkek olacak" dediği anda Naz korkuyla ayağa fırladı.
"Ne bıçağı Meltem anne?" diye sorarken, içerdekiler kendine gülüyordu.
Annesi kahkaha atarak yanına geldi ve oturduğu koltuğun altından, bıçak çıkardı ve diğer boş koltuğun altından makas çıkardı.
"Hamile bir kadına yapılan bir gelenek bu Naz. Bebeğin cinsiyetini öğrenmek için. Makasa otursaydın kızın olacaktı ama bıçağa oturdun erkek olacak" dediğinde genç kadın hâlâ hızlı atan kalbinin üstüne elini koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Roman pour AdolescentsBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...