"Cenk!!! Kalkamıyorum yardım et" diye bağıran karısının sesini duyunca, gülümsedi genç adam.
Naz'ın son ayıydı ve o eski fit vücudu gitmiş, kocaman karnıyla , şişen el ve ayaklarıyla bambaşka biri olmuştu sanki.
Doğuma sayılı günler kalmıştı. İkizleri olacağı ve Naz'ın bünyesinin hassas olacağı göz önünde bulundurarak, doğumun sezeryan olmasına karar vermişlerdi.
Ve son iki haftadır Cenk'in ailesiyle kalıyorlardı. Cenk banyodan çıkıp, karısının yanına geldi. Çoraplarını giymek için yere oturduğunu anladı ve gördüğü kadarıyla onu da becerememişti.Naz, artık bir an önce bebeklerini doğurmak istiyordu. Çünkü çoraplarını bile giyememek, onu çok yetersiz hissettiriyordu.
Bu halde hiçbir şey yapamadığından, bir ay önce nişanlanan Anıl ve Bahar'a düğünü hemen yapmamalarını söylemişti. Görümce olarak, bitanecik kardeşinin düğünde saf dışı kalmak istemiyordu.
Cenk gülümseyerek, karsının yanına çöktü. Ona sormadan Naz'ın çoraplarını giydirmeye başladı. Sonra ellerinden tutup yavaşça ayağa kaldırdı.
Naz'ın kendine özel şımarık bakışını fark ettiğinde, saçını okşayıp alnına öpücük bıraktı.
"Deniz gözlüm... Hâlâ anlayamadın mı? Koltukta ya da yatakta giyemediğin çoraplarını, yere oturunca da giyemiyorsun" diyerek gülerken Naz da güldü.
"Çaresiz kalınca bazen saçma sapan yollara başvuruyor insan" diyip karnını okşadı. Cenk de elini onun karnında gezdirmeye başladı,
"Aşklarım, sizi de anlıyorum orada iki kardeş sıkıldınız ama, anneyi çok yormayın tamam mı? Zaten o incecik beli olan annenizin içine nasıl sığdınız, anlamıyorum ya" derken Naz onun eline vurdu.
"Ne biçim konuşuyorsun canım ya!" dedi. Cenk onun tepkisiyle gülümsedi.
"Hadi gel aşağı inelim güzelim. Kahvaltını geciktirme daha fazla" diyerek elini tuttu ve aşağı inmeye başladılar.
Naz, kayınvalidesinin hazırladığı kahvaltıya iştahla saldırırken, masadakiler de gülümseyerek onu izliyorlardı.
"Bugün şu doğum çantasını hazırlayalım mı kızım?" diyen Meltem hanıma, başıyla onay verdi Naz.
"Çok iyi olur anne, geç bile kaldık"dediCenk ve babası işe gittikten sonra, Naz kayınvalidesiyle üst kata çıktı.
İkizler için yaptığı alışverişte aldığı şeyleri, önce ılık suda yıkayıp ütülemişti. Bebeklerinin sağlığını her açıdan düşünüyordu.
Pembe çantaya kızı için aldıklarını yerleştirirken, mavi çantaya da oğlu için aldıklarını yerleştirmeye başladılar. Bu gerçekten harika bir duyguydu. Aynı anda hem kızı hem de oğlu olacaktı...
***
Mert kahvaltısını yaparken, telefonuna gelen bildirim sesiyle gülümsedi. Çünkü mesajın kimden geldiğini biliyordu.
Aybüke ona her sabah, günaydın mesajı gönderiyordu. Genelde o mesajların öncesinde, yataktan kalktığı halininin fotoğrafını gönderiyordu ve Mert onun bu doğallığını çok seviyordu.
Sabahları makyajsız ve dupduru güzelliğiyle ve üzerinde her zaman görmeye alıştığı pembe pijamalarıyla, genç kız, Mert'e çok sevimli geliyordu.
Mert mesajı açtığında, bu sabah bir değişiklik vardı Aybüke'nin attığı fotoğrafta.
Genç kız pijamalı değildi ve dışardaydı. Üstelik burası Mert'e çok tanıdık gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Ficção AdolescenteBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...