Genç kız gözlerini açtığında, hastanenin tanıdık kokusunu soluyunca, rahat bir nefes aldı.Kurtulmuştu...
Allah'a şükürler olsun ki, Kağan ona bir zarar vermeden kurtulmuştu. Psikolojik olarak tabi ki yaraları vardı, bir de ayak bilekleri kötü durumdaydı ama, daha kötüsü olmadan kurtulabilmişti.
Zihninde canlanan anılarla gözlerini kapattı. Ve bir anda aklına gelen görüntü; Cenk'in onu kurtarırken vurulması.
Bunlar da olmuştu, rüya değildi.
Kalbinde hissettiği acıyla, gözlerinden dökülmeye başladı yaşlar. Etrafa bakınıp kolundaki serumu çıkardı ve başörtüsünü düzeltip dışarı çıktı.Hande hanım kızının ayağa kalktığını görünce telaşla yanına koşturdu.
"Kızım, niye kalktın sen?" dediğinde Naz gözündeki yaşları silip,
"Anne, Cenk nerede onu görmek istiyorum?" dedi.Annesi anlayışla kızının koluna girip
"Gel şuradaki oda" diyerek iki kapı ilerisini işaret etti.Kapıyı açıp içeri girdiğinde, Meltem hanım hemen ayağa kalkıp Naz'a sarıldı.
"İyi misin kızım, neden ayaklandın?" derken Naz,"İyiyim Meltem anne, ben Cenk'i merak ettim" diyerek Cenk'e doğru yürüdü.
Sol ayağı sargıdaydı ve yine sol omzu da askıdaydı.
"Allah belasını versin onun. İki yerinden yaralamış bir de" diyip Cenk'in yüzüne baktı. Çok kan kaybetmemiş olmalıydı, yüzünün rengi normaldi."Herkes nerede? Anıl, Tufan, babamlar?" diye sorduğunda annesi,
"İfade veriyorlar kızım. Bu arada sen sormadan ben söyleyeyim. Kağan yakalandı, bir daha sana bişey yapamaz" dedi.
Genç kız anladım diyerek başını salladı.Cenk vurulduğunda, onunla göz göze geldikten sonra bayılmıştı Naz, belki korkudan, belki yorgunluktan sebebini bilmiyordu ama, sonrasında olan hiçbir şeyi görmemişti.
Cenk, yanında konuşan insanların sesini duysa da, gözlerini açamıyordu. Sağ elinde hissettiği dokunuş onun kim olduğunu anlamasına yetmişti. Gözlerini zorlayarak açıp, yanı başında oturan genç kıza baktı.
"Deniz gözlüm..." diye fısıldadığında Naz'ın gözleri ışıldamıştı.
"Cenk!... Nasıl hissediyorsun, ağrın var mı?" derken bu sefer de mutluluktan ağlıyordu genç kız.
"Ağlama güzelim, iyiyim ben. İki kurşuna pabuç bırakacak adam mı senin nişanlın?" diyip gülümserken Naz elini daha sıkı tuttu.
"Benim yüzümden ölebilirdin..." diye ciddi bir ses tonuyla konuştuğunda, aynı ifadeyle Cenk de kendine baktı.
"O adam sana zarar verseydi, yaşamamın ne anlamı olurdu ki bitanem?" dediğinde Naz bu defa bişey diyemedi.
Allah korusun, o pislik aklından geçenleri yapsaydı, kendisi yaşayabilir miydi?
Birbirlerinin gözlerine dalıp gittiklerinde kendini ilk toparlayan Naz oldu. Annelerinin sevgiyle kendilerine baktığını fark ettiğinde, utançla bakışlarını kaçırdı.
Bir süre sonra kapı açılıp, içeri giren babası ve Anıl, ona büyük bir mutlulukla baktığında, genç kız ikisiyle de doya sarıldı.
"İyi misin güzel gözlüm?" diyip yanağını okşadı Cem kızının.
"İyiyim babacım, hep birlikteyiz ya" diyerek babasının güvenli kollarında olmanın tadını çıkardı.
Tufan ve Ali kıza gülümseyerek bakarken ilk konuşan Tufan oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Roman pour AdolescentsBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...