Bazı hamileler için kabus gibi olan birşey varsa, o da akşam tıka basa yemek yiyip, sabaha bulantıyla uyanmaktı.
Naz bu durumu ilk defa yaşamıştı bugün. Ağzındaki iğrenç tadı geçirmek için banyoya gidip, güzelce dişlerini fırçaladı. Şimdi daha iyi hissediyordu.
Odaya dönüp sabahlığını giyerken, Cenk'in yatakta olmadığını fark etti. Yatak odasından çıkıp etrafa baktığında, mutfaktan gelen seslerle oraya ilerledi.
Kocası mutfak masasında oturmuş kahve içiyordu,
"Günaydın canım" diyerek yanına giderken,genç adam oturduğu sandalyeden kalkıp,
"Günaydın deniz gözlüm" diyerek ufak bir öpücük çaldı karısından. Naz kocasının beline kollarını sarıp, başını onun göğsüne yasladı,
"Midem çok bulanıyor Cenk" diye çocukça ağlamaklı bir sesle konuştu. Cenk bunun üzerine güldü,
"Dün gece o kadar şey yedik ki, hamile olmadığım halde ben bile mide bulantısıyla uyandım. Sen de kahve ister misin?" diyerek karısının yüzüne baktığında, Naz başını sağa sola sallayıp,
"İçemem aşkım, yasaklar listesinde kahve de var şimdi. Kansızlık var ya bende." diyerek buz dolabından süt çıkardı.
"Bunun içine biraz kako koyarsam, bulantı yapmaz inşallah" dediğinde Cenk onaylamaz bir ifadeyle, karısının elindekileri aldı.
"Bir de doktor olacaksın, doğru düzgün bir kahvaltı, daha mantıklı değil mi senin için? Gel otur şuraya, sana iki dakikada neler hazırlayacağım" diyip, kahvaltılıkları masaya dizmeye başladı.
Naz ise oturup izlemeye alışık olmadığı için yardım etmek istedi.
"Tamam ben de bişeyler yapayım o zaman" derken, Cenk onu tekrar oturttu.
"Kaç aylık evliyiz güzelim, hep sen bana kahvaltı hazırladın, ama ben hiç hazırlamadım sana. Bugün bendensin" diyerek yanağını sıktı.
Naz bu duruma gülüp kocasını izlemeye başladı.
Hastaneye geldiklerinde, Naz sedyeye uzanırken, jinekolog arkadaşı Nisan onların bu heyecanlı haline gülümsedi.
Cenk'in karısından farkı yoktu çünkü. Bebeklerini ilk defa göreceklerdi.
Ultrason cihazını Naz'ın karnında gezdirmeye başladığında, odaya dolan kalp atış sesiyle, karı koca birbirlerine baktı.
İkisinin de gözlerinden huzur akarken, Nisan bir süre ekrana bakıp, sonra Naz'a döndü ve bir daha ekrana bakıp yine Naz'a baktı.
Genç çift, doktorun baktığı ekranda, bir değil iki kalp görünce, gördükleriyle önce şaşırsalar da sonra içlerinde tarifi imkansız bir sevinç oluştu. Nisan gülümseyip,
"Hayırlı olsun Naz. Sekiz haftalık sağlıklı iki bebek görüyorum. Niye şimdiye kadar gelmedin, yeni mi öğrendin yoksa?" diye sorunca Naz uzandığı yerden doğrulurken cevap verdi.
"Bir hafta oldu öğreneli, ama kuzenimin düğünü vardı ve benim de iznim. O yüzden erteledim biraz. İnanamıyorum ikizlerimiz olacak..." dediğinde Nisan gülerek başını salladı.
"Evet Naz hanım madem izindesin, bol bol dinlen o zaman. Bebekler iyi, ama senin çoğu değerin düşük. O yüzden bikaç vitamin takviyesi falan al canım olur mu?" diyerek reçeteyi uzattı.
Genç kadın arkadaşına teşekkür edip kocasıyla birlikte çıktı hastaneden.
İkisinin de sevinci iki kat olmuştu şimdi. Onlar bebekleri olacak diye sevinirken, aynı anda iki bebeğin geleceği, ikisini de sevinçten göklere uçurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Teen FictionBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...