Gözleri boşluktaydı yine, neye baktığını, ne gördüğünü bilmiyordu. Dalmıştı öylece...
Yan odada, kardeşinin dinleyip mırıldandığı şarkı, kulaklarında çınladıkça, imkansız aşkı yüzüne vurulup duruyordu genç adamın.
O sert çehresine dolu dolu gözler hiç yakışmıyordu.
Hırçın bir edayla odasının kapısını aralayıp,
"Ceren! Kapat şu şarkıyı ve çeneni, yoksa fena olur." dedi.
Çok geçmeden genç kız oflayarak
"Tamam abi" diyip müziği kapattı.Yine düşüncelere dalan Cenk, ne zaman kendiyle baş başa kalsa, kapıldığı bir çift deniz gözü düşündü. Ve onun gözünde çocukluk arkadaşından öteye gidemediğini.
"Hay ben böyle işin içine..." mırıldandı kendi kendine.
Yıllar önce babasının anlattığı, arkadaşlığa aşk karışmaması hikayesinden etkilenip, bir aradayken arkadaşlıklarının bozulmaması adına, yemin etmeleri fikrini ortaya attığını düşündü.
Naz, Tufan, Ali ve Cenk dörtlüsü tek kızdan oluşan bir arkadaş grubu olduğundan, Naz'ın güvende hissetmesi için böyle bir işe kalkışmıştı ama gün gelip kardeşlik yeminini bozan tek kişi olacağı aklına gelmezdi.
Lise ikinci sınıfta, Naz'ı kızlardan bile kıskanınca anlamıştı ona olan bağlılığını, bu sadece arkadaşça yada kardeşçe hissedilecek bir duygu değildi.
Kız arkadaşları Naz'a sarıldığında, onların yerinde olmak istemesi aptallık mıydı?
Ya da Tufan'ın dediği gibi, aşk aptallıksa o aşık mıydı?
Lise son sınıfta artık, Naz'la iki kelime bile konuşmakta zorlanınca anlamıştı bunun aşk olduğunu, ama Naz bunu hissetmiş gibi uzaklaşmıştı onlardan.
Kızlardan oluşan bir arkadaş grubu edinmiş özel günler dışında birbirleriyle fazla görüşememişlerdi.
Tabi yan yana olan evlerinden, Cenk'in onların evini dikizlediği zamanları sayılmazsa...
Sevdiği kız doktor olduğundan beri daha çok hasta oluyordu Cenk, çünkü biliyordu ki, doktorla hastaya günah yoktu ve Naz onu muayene ederken, onun şifalı elleri genç adamı hep iyi ediyordu.
Niye çıktığını bilmeden çıktı yine evden. Bu gece nöbetteydi deniz gözlüsü, belki onu bir yerlerden izler, sonra eve geri dönerdi.
Motoruna atladığı anda onu farkeden annesi, arkasından bağırsa da o çoktan uzaklaşmıştı.
"Oğlum nereye akşam akşam?" diye bağırdı kadın, sesinin duyulmayacağını bile bile,
"Ne oldu Meltem yine naptı bizim karabatak?" diyerek merdivenden indi Alp.
Yandan gülümseyişi hiç değişmeyen adam sanki ellili yaşlarda değil de, hâlâ yirmilik delikanlıydı.
Meltem hanım kızgın bakışlarını kocasına yollayıp,"O motoru almayalım demiştim sana. Evde bi dakika bile durmuyor artık." diye söylenerek içeri geçti.
*
Hastanenin girişine doğru yavaşça ilerlerken, arkasından gelen siren sesiyle neye uğradığını anlayamadı Cenk, ve sonrası karanlıktı.
Gözlerini araladığında sarışın, hemşire olduğunu tahmin ettiği bir kız, hayranlıkla onun yakışıklı yüzüne bakıp,
"İyi misiniz beyefendi?" diye sorarken, huysuz bir ifadeyle başını sallayıp,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Novela JuvenilBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...