Günler hızla geçmişti ve Naz'ın doğum gününden hemen sonra, Tufan'ın nişan hazırlıkları başlamıştı.
Zeynep ise, görümce olarak çok güzel olmanın derdindeydi.
Sürekli alışveriş merkezlerine gidiyor, kendi için en güzelini bulmaya çalışıyordu, ama kararsız biri olduğundan, her gidişinde sıkıntıyla geri dönüyordu.
Arkadaşları da şu dönemde okulda olduğu için yalnız kalmıştı. Onlar yanında olsa belki fikir verirlerdi.
Zeynep lise yıllarında yaşadığı bazı kötü olaylardan dolayı, üniversiteyi açıktan okumaya karar vermişti.
O zamanlar, sürekli peşindeki takıntılı psikopat yüzünden, evden çıkmaya bile korkar olmuştu. Bu durumu sadece annesine anlatıp, babasının anlayış göstermesini istemişti. Erdem bey de zaten, kızının kararlarına her zaman saygı duyan muhteşem bir baba olmuştu.
Vitrinlere baka baka yürürken, birden takip edilmişlik hissine kapıldı Zeynep.
Ancak etrafına bakındığında herşey normal gibiydi. Mağazanın birine girip elbiselere baktı ve denemek istediklerini ayırıp görevliyi çağırdı.
O sırada mağazada üst düzey bir çalışan olduğunu tahmin ettiği, orta yaşlarda bir adam, ona yaklaşınca bir sorun olduğunu düşündü.
"Merhaba, kusura bakmazsanz size birşey sormak istiyorum" dediğinde Zeynep biraz çekinse de, adamın nazik ve düzgün konuşma tarzı ona zarar vermez gibi duruyordu.
"Merhaba, buyrun" dedi.
"Acaba Zehra Soylu diye birini tanıyor musunuz? Anneniz olabilir mi?" diye sordu.
Zeynep başını olumsuz anlamda sallayıp,"Hayır,bu ismi ilk defa duyuyorum, yani öyle birini tanımıyorum." derken adam hâlâ ısrarla, benzettiği kadın hakkında sorular sorunca, istemsizce ayakları geri geri gidip, adama başından atacak cevaplar verdi ve mağazadan çıktı.
Belki de bi çeşit sapıktı bu adam, bu şekilde genç kızlarla sohbet etmeye çalışıyordu. Bu düşüncelerle nereye gittiğini bilmeden yürürken sert bişeye çarptı, kafasını kaldırdığında tam özür dileyecekken,
"Anıl, sen miydin? Korkuttun beni" dediğinde Anıl kızın yüzündeki tedirgin duruşu gördü ve telaşla,
"İyi misin Zeynep, yüzün bembeyaz olmuş" diye sordu.
Zeynep iyiyim dese de, iyi olmadığı belliydi."Gel bir yere oturalım" diyerek kızı bir kafeye götürdü.
Tansiyonunun düştüğünü düşünerek, limonata ve cheesecake söyleyip, kendine de sade bir kahve istedi.Zeynep, önüne gelen şeylerden atıştırdıktan sonra biraz daha iyi hissediyordu.
"Ne oldu güzelim? Anlat bana hadi" diyerek beklentiyle ona baktı Anıl.
Zeynep kararsız kalsa da, az önceki adamın ısrarla konuşma çabalarını, o anki korkusunu anlattı. Ve bu durumun ona, iki yıl önceki takıntılı psikopatı hatırlattığını söyledi.
İçindekileri güvendiği biriyle paylaşmak rahatlatmıştı Zeynep'i.
Anıl ise içi burkularak baktı kıza. Daha yeni aşmıştı tek başına dışarı çıkma korkusunu, şimdi yine içine kapanacaktı.
"Geçti gitti Zeyno, düşünme artık kötü şeyleri. Aras Berk'le ben onun icabına baktık. Artık karşına çıkamaz.
Hem az önceki amcayı da takma kafana. Baban yaşındaymış, belki de gerçekten birine benzetti seni. Olamaz mı? Belki sana bakınca yıllar önceki gençlik aşkını hatırlatmıştır. Senin de onun kızı olduğunu düşünmüştür" diye dalga geçmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Roman pour AdolescentsBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...