4 yıl sonra...Uçaktan iner inmez, Adana'nın sıcak havasıyla yüzleşince, gülümsemeden edemedi Aras Berk.
Özlemişti şehrini. Hemde çok... Kavurucu temmuz sıcağı bile gözüne hoş görünüyordu şuanda.
Üniversite eğitimini, bazı şeylerden kaçmak için Londra'da tamamlamıştı.
Babası bu duruma ne kadar karşı çıksa da, her daim yandaşı olan annesiyle, onu ikna etmeyi başarmışlardı.
Zaten 4 yıl, şimdi göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş gibi görünüyordu. Dile kolaydı ama... Kalbe zor...
Havaalanından çıkınca, bir taksi bulup evine doğru yol almaya başladı.
Ailesine sürpriz yapacağı için kimseye haber vermemişti. Bir tek Anıl'ın haberi vardı. Zaten ondan saklısı gizlisi yoktu ya.
Anıl onun için kuzenden fazlasıydı. Kardeşti, arkadaştı. İkisi her ne kadar istemese de, babalarının işini devam ettirmek için mimarlık ve aynı zamanda açık öğretimden işletme okuyorlardı.
Araba evine yaklaştığı sıralar telefonunu çıkarıp Anıl'ı aradı.
"Herkesi toplamışsındır inşallah" dedi keyifli çıkan sesiyle.
Anıl bıkkınca,
"Kaç kere söylemeliyim artık Aras, herkes burda bir tek sen eksiksin." diyince gülümseyip, ona görüşmek üzere diyip telefonu kapadı.Taksiden inince, kendi diliyle ailesinin hanedanlığına baktı uzaktan.
Buraya hanedanlık diyordu çünkü, dayısı Cem, onun arkadaşları Ahmet, Erdem, Alp ve kendi evleri sırayla yan yanaydı. Kimseye ihtiyaç duymuyorlardı. Onlar bugüne dek birbirine yetmişlerdi.
Aras Berk, bu sayede hiç dışardan arkadaş bulma derdine girmemişti. Zaten kuzenleri Naz ve Anıl her zaman yanındaydı.
Onlardan sonra Alp amcasının çocukları Cenk ve Ceren, Ahmet amcasının oğulları Ali ve Mert, Erdem amcasının da baş belası kızı Zeynep, ve onun maço abisi Tufan varken, birbirlerine yetiyor, başka arkadaş bulma derdine düşmüyorlardı.
Bu düşüncelerle gülümseyip, evin önüne geldi.
Zile basacağı sırada açılan kapıyla bir an şaşırsa da, karşındaki kızı görünce şaşkınlığı daha da arttı.Şayet bu mavi gözleri ve ışıl ışıl bakışları bilmese, bu kızı asla tanımazdı. Alt tarafı bir kaç ay olmuştu görüşmeyeli, ne olmuştu o sırada bu kıza?
Zeynep'in güzel gözleri sevinçle parlayıp,
"Aras geldi!!!" diye bağırdı ve herkesi bir anda başına topladı.
Aras Berk ona sarılırken, bir yandan da söyleniyordu.
"Düzelteyim Aras abi diyecektin Zeyno, karşında koskoca bir mimar var artık." dediğinde Zeynep göz devirip,
"Ben ne dediğimi biliyorum bi kere koskoca mimar bey!" derken, yakın arkadaşları olan ikizlerin, Belgin ve Nergis'in yanına gitti.
Ailesiyle özlem giderince, onları ve burayı ne kadar çok özlediğini anladı Aras Berk.
Gitmek doğru bir seçim değildi. Ve onun için birşeylerden kaçmak, hiçbir zaman, sorunlara çözüm olmamıştı.
Kalabalık aileyle birlikte, keyif ve bol muhabbetle yenen öğle yemeğinden sonra, gençler bahçeye çıkmıştı.
Anıl, Aras Berk'in yanına oturup hafifçe omzuna vurdu. Ona ne oldu der gibi bakınca Anıl,
"Alev bizim şirketin yanına açılan yeni hastanede göreve başlamış." dediğinde onun adı geçince, içini bir hüzün dalgası sardı Aras Berk'in.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Teen FictionBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...