Üç gün olmuştu...
Cenk hâlâ uyanmamıştı ve ailesi bitmiş durumdaydı. Kask takmadığı için başından almıştı darbeyi, ve bilinci yerine gelmemişti hâlâ.
Tedaviye tepki veriyor olması en büyük umutlarıydı ama, neden uyanmıyordu ki hâlâ?
Sevdikleri bitkin halde hastaneyi mesken tutmuşlardı.
Naz'ın hem iş yoğunluğundan, hem de Cenk'in durumuna üzüntüsünden, gözleri kan çanağına dönmüştü.
İş çıkışı mescide gidip ikindi namazını kıldı. Sonrasında Rabbine ellerini açıp, gözyaşları arasında dua etti.
Cenk için, iyileşmesi için...
Bir süre seccadenin başında ruhunu dinlendirdikten sonra, Cenk'in yattığı hastaneye gitti.
Meltem hanım, kızıyla birlikte koridorda otururken yanlarına gitti.
"Merhaba, Cenk nasıl, bir değişiklik var mı durumunda?" diye sorduğunda, Ceren'in ruhsuz bakışlarının hedefi oldu.
"Hepsi senin yüzünden oldu, biliyorsun di mi? Abim senin yüzünden sürekli aşk acısı çekiyordu, seni unutmak için gitmeseydi yanımızda olurdu ve tüm bunlar yaşanmazdı."Meltem ve Naz şok olmuş bir şekilde Ceren'e bakıyordu.
"Ceren, lütfen böyle söyleme-" derken, Ceren ruhsuzca bakıp, gözünden akan yeni bir gözyaşını sildi.
"Yalan mı peki? Diyebilir misin? Benim yüzümden değil diyebilir misin?" diye sesini yükselttiğinde, Meltem hanım kaşlarını çatıp oturduğu yerde doğruldu.
"Bi dakika, bi dakika! Cenk ve Naz arasında bir şey mi vardı?" dediğinde Naz başını öne eğip konuştu,
"Hayır! Meltem teyze öyle değil, ama Ceren haklı, benim yüzümden gitmişti Cenk." dedi.
Alp, koridorun başında konuşmalara şahit olmuştu.
Ve Naz onunla göz göze gelince yok olmayı diledi. Orta yaşlı adam onların yanına geldiğinde, Naz ondan gelecek olumsuz bi cümle beklerken, Alp konuştu,
"Burada Naz'ın bi suçunu göremiyorum Ceren. Gitmek abinin seçimiydi ve kalsaydı da bu olay onun başına gelecekti, senin kadere inancın yok mu kızım?" dediğinde Ceren suçlulukla başını öne eğdi.
Alp daha sonra bakışlarını Naz'a çevirip,
"Yoğun bakıma bi tek sen girebiliyorsun aramızda, git ve oğlumdan güzel bir haber getir bana Naz" dedi.
Naz yavaşca başını sallayıp,
"Peki." diye mırıldandı ve arkadaşı Burcu'yu bulmaya gitti.Odaya girdiğinde yine sessizlik karşılamıştı Naz'ı...
Cenk'in bağlı olduğu makinalardan gelen sesler ise artık boğuyordu onu. O artık yaşam belirtilerini makinalarda değil, Cenk'te görmek istiyordu.
Genç adamın yaralarını kontrol edip, iyileşen yerleri görünce gülümsedi.
Yüzünün yarısını kaplayan bandın altına bakmaya korkuyordu. O yakışıklı yüzünü kusursuz görmeye alışmıştı herkes. Umuyordu ki kalıcı bir hasar olmasın.
Oflayıp ağlamamak için tuttu yine kendini. Gözlerini etrafta gezdirip derin bir nefes alırken, yavaşca sedyenin yan tarafına yaslandı.
"Cenk.... Lütfen uyan artık. Bak, sensiz ne kadar eksiğim gör işte. Haklı çıktın sen...
Tamam, iki aydır da yanımda yoktun ama, bir yerlerde iyi olduğunu bilmek yetiyordu bana... Oysa şimdi, şu makinalar olmazsa yaşadığını bile anlamayacağım. Ne olur geri dön artık Cenk... Ne olur dön..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Novela JuvenilBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...