Naz, bugün de can sıkıntısından, kendini temizlik yapmaya vurmuştu.
Cenk ile aralarında bir süredir görünmeyen duvarlar vardı, ve Naz bu duvarları yıkmaya çalıştıkça, Cenk'in umursamaması genç kadını deli ediyordu.
Cenk'in serbest bırakıldığı gün, kendisi de Kağan'ı görmeye gitmişti, amacı sadece nasıl olduğunu öğrenmekti ama Cenk buna çok kızmıştı.
Kötü bir niyeti olmadığını bilse de, karısının o adamın ayağına gittiğini düşünüp deliye dönmüştü.
Ve ilk defa Naz'a bağırmıştı. Belki kendince haklıydı, sonuç olarak karısını kaçırmış biriyle, onun görüşmesini istemiyordu ama, Naz'ın da kötü bi niyeti yoktu ki.
Yine de Cenk, Naz'ın kendini ifade etmesine bir türlü fırsat vermiyordu.
Naz artık bu durumdan sıkılmıştı, ne olacaksa olsun diyip, artık Cenk'e dair adım atmaktan vazgeçmişti. Dile kolay iki haftadır, resmen kovalamaca oynuyorlardı aynı evin içinde.
Akşamüstü yemekleri pişirip güzelce karnını doyurdu. Bu gece nöbeti vardı. Evlendikten sonra gerekli görüşmeleri yapmış, ve özel hastanede çalıştığından biraz da babasının adından yararlanıp, nöbetlerini ayda bir kereye düşürmüştü.
Kendi kocası için iş düzenini bile değiştirmişti ama, şimdi onun yüzüne bakmıyordu Cenk.Yemeğini yedikten sonra bulaşıkları makinaya dizip, ortalığı toparladı.
Cenk birazdan gelirdi. Onun için biraz ekmek dilimleyip, masanın üzerine servis tabağını ve çatal bıçak hazırladı. Ona ne kadar kızgın da olsa, böyle şeyleri hazırlamaktan zevk alıyordu.
Apartmandan çıktığında, bahçede Cenk'le karşılaştı, inatçı adam kendini görmezden gelmeye devam ediyordu.
Çekinerek ona seslendiğinde, Cenk yine ifadesiz bir bakışla kendine baktı.
Sırf konuşmuş olmak için,"Yemekler daha sıcak, ısıtmana gerek yok, çok gecikme hemen ye" derken aslında saçmaladığını düşünüyordu, ama bir yabancı gibi iletişimsiz yaşamak istemiyordu kocasıyla.
Cenk mesafeli bir şekilde başını sallayıp,
"Tamam, eline sağlık" diyerek arkasını döndüğünde, Naz artık sinir olmuştu bu vurdumduymazlığa,"Zıkkım olsun!" dediği anda Cenk ona döndü. Sert bakışlarından bir an korksa da, bakışlarına bunu yansıtmadan, topuklarını yere vura vura uzaklaştı.
Cenk, karısının arkasından bakarken, tuttuğu kahkahasını koyverdi.
Belki Naz farkında değildi ama, bu sinirli halleri Cenk'in çok hoşuna gidiyordu. Aslında iki haftadır onunla küs kalmaya dayanamıyordu ama, Naz iyi bir dersi haketmişti.
Bundan sonra kendisi için bile olsa, kimseden yardım istememesi gerektiğini öğrenmiş olmalıydı.Eve girdiğinde, ev gözüne kocaman ve bomboş geliyordu. Güzel karısı olmadığı akşamlar genelde böyleydi. İştahı bile azalıyordu. Normalde iki porsiyon yiyeceği bi yemeği bile yarısı kadar yiyordu.
Yemeğini yedikten sonra masayı topladı. Naz ne kadar, zıkkım olsun dese de afiyetle yemişti.
Biraz boş boş tv kanallarını dolaştı, ama bir türlü can sıkısı geçmiyordu.
Bugün Naz'ın nöbeti olduğunu tamamen unutmuştu. Oysa gündüz, artık aralarındaki buzları eritmenin hayalini kuruyordu.
Evde durmayacağını anladığında soluğu Tufan'ın kafesinde aldı. Daha akşamdı çünkü, böyle giderse geceye kadar sıkıntıdan patlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Teen FictionBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...