Hastanenin koridorlarında kalabalık bir grup koşturuyordu, ve hepsinin de tek duası, Cenk'in iyi olmasıydı.Naz hemen arkadaşının yanına gidip, Cenk'in durumunu sordu,
"Burcu! Cenk nerede? Onu görmem lazım." dediğinde Burcu
"Gel canım, yoğun bakımda..." diyerekten onu yoğun bakım ünitesine götürdü.
Naz üzerine hastane kıyafetlerini giyip, içeri girecekken karşısındaki doktor buna engel oldu.
"İçeri girmek yasak hanımefendi" dedi. Naz gözündeki yaşları silip,
"Hocam, ben de doktorum. Ona zarar verecek şeyleri ben de biliyorum. Dikkatli olurum. Sadece içeri girip durumunu öğrenmek istiyorum. Lütfen!" dediğinde doktor ikna olmuştu.
Naz kapıyı kapatıp yavaş adımlarla Cenk'in yanına gitti.
Daha önce de defalarca motosiklet kazası yapmıştı, ama bu kadar ağır olanı ilk kez gelmişti başlarına.Yüzünün sol tarafı tamamen sargıdaydı ve sağ tarafında ise çizikler vardı.
"Allah'ım, nasıl oldu bu!" diyerek ard arda akan gözyaşlarını sildi.
Sol kolu alçıya alınmış, sağ kolu da sargıdaydı genç adamın. Bacaklarında büyük bir hasar yoktu çok şükür.
"Cenk ne yaptın sen? Nasıl bu kadar kötü oldun?" diyip kendi kendine konuşurken yine ağlıyordu Naz.
"Hepsi benim yüzümden oldu, eğer sana git demeseydim, burada olacaktın ve motora binmeyecektin, çok pişmanım Cenk, lütfen iyileş... Nolur..."
Bikaç dakika sonra odadan çıktığında, Alp ve Meltem endişeyle bakıyordu Naz'a.
"Oğlum nasıl Naz? İyi bişey söyle lütfen, yine yarına bişeyi kalmaz de" diyerek yere çöktü Meltem.
Kadıncağızın kalbine kor ateşler düşmüştü de, ancak oğlundan gelecek güzel bir haber geçirirdi bu yangını.
Naz, kadının ellerinden tutup, ayağa kaldırdıktan sonra sarıldı ona,
"İyi olacak Meltem teyze, Allah'ın izniyle en kısa sürede toparlanacak. O çok güçlü bir adam, biliyorsun" dediğinde, onların yanında daha fazla ağlamamak için kendini dışarı attı.
Gözyaşları tükenip de yorulana kadar ağladı genç kız, niye ağladığını bile bilemez hale gelmişti, sanırsa duygularının karışıklığı ve kararsızlık onu yormuştu.
"Deniz gözlü!"
Naz bir an, boş bi hevesle başını kaldırıp Cenk'i görmeyi bekledi, ama daha yarım saat önce onun kendinde bile olmadığını bilmiyor muydu?
Tufan yüzünde hüzünlü bir gülümsemeyle yanına geldi Naz'ın.
"Cenk sana boşuna deniz gözlü demiyormuş. Gözünün içindeki yaşlar aka aka bitmedi. Deniz mi var içinde gerçekten?" diyip bakmış gibi yaptı.
Naz onun bu tavrına gülümsedi. Her zaman onu iyi hissettirecek kardeşleri vardı ve bu onun en büyük şansıydı.
"Ağlama artık Naz, ağlayacak bişey yok. Çünkü benim kardeşim, oradan sapasağlam çıkacak Allah'ın izniyle." dediğinde başını salladı Naz.
"İnşallah Tufan... Biliyor musun, yüzünün sol tarafı tamamen kapalıydı, inşallah kalıcı bi hasar yoktur. Yoksa kendimi asla affetmem..." diye konuştuğunda, Tufan şaşırarak ona baktı.
"Neden affetmeyeceksin kendini Naz, bilmediğimiz bir şey mi var?"
Naz bir an kararsız kalsa da, Tufan onun abisi gibiydi.
Tamam, grubun yaş olarak en büyük çocuğu olabilirdi ama, Tufan'la Cenk ondan bir yaş, Ali ise üç yaş küçüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Novela JuvenilBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...