Naz, babasının sesiyle, yerinden sıçramıştı. Korkuyla kalbi küt küt atarken, adım atmaya çekiniyordu.
"Abla ne oluyor? Babam niye bağırdı öyle?" diyen Anıl, odasının kapısından ablasına bakıyordu. Naz'ın yüzündeki paniği fark edince,
"Gel beraber inelim aşağıya, neymiş babamı köpürten şey? Öğrenelim." dediğinde, Naz kardeşinin koluna girip birlikte aşağı indi.
Cem koltukta gergince otururken, gelenlere bakıyordu. Naz utancından babasına bakamıyordu ama, Anıl hemen babasının karşısına oturdu.
"Baba, herşey yolunda mı? Ablam ona böyle bağırmanı hak edecek ne yaptı, gerçekten merak ediyorum" dedi.
Cem o an kontrolsüz çıkan sesine pişman oldu.
Zira şuan, karşısında yaprak gibi titreyen kızı, şimdiye dek onu üzecek bir davranışta bulunmamıştı, aslında şimdi bile utanacak bişey yoktu ama, biricik kızının kalbini, birinin çaldığı gerçeği deli etmişti adamı.Anıl salondaki sessizliğe daha fazla dayanamıyordu.
"Ya biriniz bana bişey söyleyecek mi?" diyerek annesine döndü.
Babasının aksine gayet sakin bi ifadesi vardı onun. Hande, önce kocasına, sonra oğluna baktı."Ablanın bir talibi var oğlum. Ve biz ablanla bu duruma olumlu bakıyoruz. Sizin de fikirleriniz önemli tabi, ama gördüğün gibi, baban bu durumu kabullenemiyor" dediğinde Anıl garip bir duygu hissetti içinde.
Ablasının talibi demek, onu bu evden götürecek biri demekti. Oysa daha düne kadar kendi demiyor muydu ablasına, zengin koca bul, evinde otur diye. Bunları söylerken tabi ki de ciddi değildi, ama şimdi içi burkulmuştu. Yine de her zamanki pozitif ifadesiyle babasına döndü,
"Baba sen niye kızıyorsun ki? Ortada yanlış bir durum yok. Bi görüp tanımaya çalışalım, eğer kafamıza yatmazsa vermeyiz ablamı" dediğinde Cem saftirik oğluna baktı.
"Bence tanışmaya gerek yok oğlum. Zira kendileri yan evde yaşıyor" dedi. Anıl boş boş bakıp,
"Mert mi? Boyuna posuna bakmadan hemde." derken annesi gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"Soldaki ev değil Anılcığım. Sağdaki" dediğinde Anıl şok olmuştu. Cenk'ten böyle bişey beklemiyordu. Mert'ten de beklemiyordu zaten de, bi anlık çıkmıştı ağzından.
Ablasına bakıp,"Abla ne zamandır?" derken Naz başını kaldırıp kardeşine baktı,
"Ne ne zamandır? Siz benim Cenk'le görüştüğümü mü sanıyorsunuz?" derken gözleri dolmuştu.
Annesi araya girip kocasına ve oğluna baktı.
"Bakın, kimsenin kimseyle görüştüğü yok tamam mı? Oğlan edebiyle, adabıyla evlenme teklif etmiş. Ben ortada yanlış bişey göremiyorum. Hem benim kızım harama yaklaşacak bişey asla yapmadı, yapmaz da"
O anlarda, Cenk ise odasının penceresinde, yan eve bakıp duruyordu. Cem ve Anıl az önce gelmişti eve. Ve tahmin ediyordu ki konu şu anda konuşuluyor olmalıydı.
Bir saat kadar sonra, telefonu çaldığında hevesle açtı,
"Naz, herşey yolunda mı?" dediğinde
"Evet Cenk, babamla Anıl'a söyledi annem." dedi."Canım, sen ağladın mı? Sesin bi tuhaf geliyor" diye sordu Cenk. Çünkü gündüz konuştuklarında gayet canlı olan sesinde, şimdi enerji yok gibiydi.
"Şey, aslında evet. Babam ilk öğrendiğinde kızacak sandım ve korktum" dediğinde Cenk şimdi onun yanında olmak istedi.
"Yanında olup gözyaşlarını silmek isterdim deniz gözlüm" diyerek iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Novela JuvenilBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...